22 Kasım 2024, Cuma
spot_img

Arabuluculara daha fazla görev düşecek

Anayasa Mahkemesi’nin 9 Ekim’de verdiği ve Zorunlu Mali Mesuliyet Sigortası genel şartlarını doğrudan ilgilendiren ‘iptal kararı’ Sigorta Ekranı’nda masaya yatırıldı. Programda Avukat Arabulucu Nuray Tunç Bay ve Avukat Arabulucu Mesut Adan, AYM’nin verdiği bu karardan sigorta sektörünün ve tüketicilerin nasıl etkileneceğine dair görüşlerini paylaştılar. 

SİGORTAMEDYA / SİGORTA EKRANI

Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) 9 Ekim tarihinde verdiği bir iptal kararı sigorta sektöründe yeni tartışmaları beraberinde getirirken, arabuluculuk müessesini de gündemin ilk sırasına oturttu. 9 Ekim tarihinde Resmi Gazete’de yayınlanan karar ile AYM, Karayolları Trafik Kanunu’nun 90 ve 92’inci maddelerini iptal etti. Bu iptal kararı ‘Zorunlu Mali Mesuliyet Sigortası Genel Şartları‘nı doğrudan ilgilendiriyor. Kararın sigorta sektörü için anlamı ise yaşanacak trafik kazaları ile ilgili olarak hem sigorta şirketleri hem de tüketiciler açısından yeni belirsizlikler demek. Buradan çıkacak sonuç ise bundan sonrasında arabuluculara daha fazla görev düşeceği. Sigorta Ekranı’nda da konu hem hukuki hem de arabuluculuk açısından masaya yatırıldı. Programda Avukat Arabulucu Nuray Tunç Bay ve Avukat Arabulucu Mesut Adan, SigortaMedye Genel Yayın Yönetmeni Can Kantar’ın sorularını cevapladı.

Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararları ile uyuşmazlık sayısının artacağına dikkat çeken Avukat Arabulucu Nuray Tunç Bay, “Şimdiden bizlere yapılan geri dönüş çok fazla. Herkesin kafası karışık, bundan sonra ne olacak diyorlar. Sonrasını kestirmek zor ama arabuluculara daha fazla görev düşeceği kesin” dedi.

Belirsizlikler daha da artacak

Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) iptal kararından önce de bu konuyla ilgili çok ciddi belirsizlikler olduğunu belirten Avukat Arabulucu Mesut Adan; “Türkiye gibi yoğun trafik kazalarının yaşandığı bir toplumda geçmişe sarî olarak; hayatını kaybeden ya da yaralanan kişinin sigorta şirketinden almaya hak kazanacağı tazminat hesaplanması konusu hep tartışıla geldi. Bu konuda çokça değişiklikler yapıldı. Yargı kararlarında birbiriyle uyumlu olmayan çok sayıda karar olduğu için tam bir belirsizlik vardı. Ve AYM kararı da maalesef bu belirsizliğin biraz daha artmasına sebep oldu. AYM tarafından iptal edilen kısım aslında bir kişinin vefatı veya yaralanmasının ardından o kişinin kendisi ya da geride kalanların alacağı tazminat hesaplanması yöntemlerine ilişkin olarak sigorta genel şartlarına bir atıf söz konusu” dedi. 

Birden fazla soru işaretleri ortaya çıktı

“Tazminat hesaplanırken karayolları trafik kanunundaki hükümlere göre hesaplanır” diyen Adan, şöyle devam etti: “Burada hüküm bulunmayan hallerde önce sigorta genel şartlarına, sigorta genel şartlarında da hüküm bulunmayan hallerde ise borçlar kanunu uygulanır şeklinde bir düzenleme var. AYM bunu normlar hiyerarşisinde yani kanun gücünde olmayacağı gerekçesiyle bu düzenlemeyi iptal etti. İptal ederken de bazı istemlerin iptal edilmemesine ilişkin gerekçelerini açıkladı. AYM özetle şunu söyledi: Yasama bazı düzenlemeleri idareye yani Hazine’ye bırakabilir ama bazı düzenlemeleri de bırakmamalı. Karayolları Trafik Kanunu ve Borçlar Kanunu’na göre tazminat hesaplanmalı. Genel şartlara bir öncelik tanınmalı alt gerekçesi ile iptal kararını oluşturdu. Bu iptal kararı ile birlikte birden fazla soru işaretleri ortaya çıktı” şeklinde konuştu. 

‘Eskiye mi dönüldü?’ tartışması

Aynı zamanda Sigorta Tahkim Komisyonu’nda da hakemlik yaptığını söyleyen Adan, şunları söyledi: “AYM iptal kararının ileriye dönük etkileri ve günümüz etkileri bakımından değerlendirirsek eski belirsiz duruma oranla daha fazla belirsizlikler oluştu. Bunları örneklendirmek gerekirse genel şartlara yapılan atıf gereği bir kişinin ölümü ya da yaralanması üzerine onun alacağı tazminat hesaplanırken TRH tablosuyla hesaplama yapılacağı genel şartlarda düzenlenmiş durumda. Eskiden genel şartlarda böyle bir düzenleme yoktu ve yargı yaşam tablosuna göre tazminat hesaplıyordu. AYM’nin iptal kararının ardından şimdi ortaya çıkan temel sorulardan bir tanesi ‘Bu genel şartlardaki TRH hesaplanması yöntemi mi dikkate alınacak yoksa PMF hesap tablosuna geri mi dönülecek?’ şeklinde bir tartışma çıktı. Bu tartışma basit bir tartışma gibi görünüyor ama devam eden bütün davaları veya ileriye dönük davaların tazminat hesaplama yöntemini etkiliyor. Yine bir kişinin yaralanması üzerine alacağı tazminat hesaplanırken onun ne kadar sakatlandığı yani yaralanmasının çalışma gücüne etkisi hesaplanırken yeni genel şartlar döneminde erişkin engelli yönetmeliğine göre hesaplanıyordu. AYM’nin iptal kararından sonra şimdi hukukçular arasında ‘Acaba eskiye mi dönüldü?’ şeklinde bir tartışma yaşandı.

Hukukçular arasında görüş ayrılığı var

Adan’a göre, konuyla ilgili temel tartışmalardan birisi de AYM’nin iptal kararı elde olan davalara mı uygulanacağı yoksa geriye yürümez kuralı gereğince sonraki trafik kazalarında mı uygulanacağı. Bu noktada da hukukçular arasında bir görüş ayrılığı hâkim. Adan, konu ile ilgili şunları söyledi: “Bazı hukukçular ‘Devam eden tüm davalara uygulanmalıdır’ derken bazı hukukçular da ‘İptal kararları geriye yürümez. Dolayısıyla iptal kararından sonraki kazalara uygulanmalıdır’ şeklinde görüş belirtiyorlar. Bunun yanında alt başlıklarda da çok fazla belirsizlik söz konusu.” 

Sigorta şirketleri tazminat ödese bile bu belirsizlik durumu nedeniyle davaların devam ettiğine dikkat çeken Adan, şunları söyledi: “Şimdi belirsizlik arttığı için beklenti yönetimi noktasında ve yargının hangisini uygulayacağı netleşmediği için da davalar daha da uzamaya, itirazlar, istinaflar, temyizler daha da artmaya başlayacağı için hem mağdur alacağına bir anlamda daha geç kavuşacak hem de davalar uzadığı için sigorta şirketlerinin operasyon maliyetleri artacak. Her iki tarafa da zarar verecek bir sürece dönüşmüş oldu.”

Hangi tabloya uyulacak?

Avukat Arabulucu Nuray Tunç Bay ise tazminat hesaplamalarına yönelik yurt dışında da tartışmaların olduğunu söyledi. Bu konuda doğru bulunamadığına vurgu yapan Bay; “PMF 1931 Fransız tablosu diyoruz. Fransa’da uygulanan bir tablo. TRH tablosu Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre Türklerin yaşam tablolarına göre oluşturulmuş bir tablo olsun denildi. Ama asıl sorun bu tabloların hangisinin uygulanacağının yasalarda açık bir şekilde yer almıyor olmasından kaynaklanıyor. Yurtdışında tazminat hesaplamalarında hangi yöntemin uygulanacağı net ifadelerle düzenlendiği için belki de daha az uyuşmazlık yaşanıyor. Ama bizde açık bir şekilde yazamadığımız için bu tartışmalar sürüp gidiyor. Her ülkede olduğu gibi hukuk kurallarını değiştirmek ülkemizde de bazı prosedürlere bağlı. Hukuk kuralları çok kolacı değişmiyor ama bir yandan da insanların ihtiyaçları var, kazalar oluyor. Mağdurlar var, vefat edenlerin yakınları var. İhtiyaçların davaya dönüşmeden çözülmesi yönünde bir beklenti var. Özellikle arabulucular olarak bizlerin de bu konuda bir rolü olduğunu düşünüyorum” diye konuştu.

El sıkışma ön planda olmalı

“Geleceğe dönük hesaplamada hiçbir yöntem mükemmel yöntem değildir” diyen Adan ise programda son olarak şunları söyledi: “Sihirli bir yöntem keşke olsa ve bir kişinin gerçekten ileriye dönük zararının hesaplanması mümkün olsa. Bu mümkün olmadığına göre burada yasa koyucudan herkesin beklediği en azından varsayımsal olarak hakkaniyete uygun bir metot belirlenmesi. Bu metot üzerinden iş yargıya intikal etmeden ya da yargıya intikal ettiğinde daha kısa süre içerisinde çözülebilmesi. Mahkemelerin ne karar vereceğini bilememe durumu arabuluculuğu biraz daha ön plana getirmiş oluyor. AYM kararından önce de aslında sigorta uyuşmazlıklarında arabuluculuk gerçekten isteğe karşılık verebilen ve yaraya merhem bir müessese oldu. Şimdi bu AYM’nin getirmiş olduğu belirsizlik ortamında hem sigorta şirketi hem mağdur taraf; arabulucuk masasına geldiklerinde el sıkışmayı daha ön plana alacaklarını düşünüyorum. Mağdur, 4-5 yıl süren yargılama sonucunda tazminatını aldığında bu tazminat işine yaramıyor olabilir.”

Avukat Arabulucu Nuray Tunç Bay ve Avukat Arabulucu Mesut Adan’ın açıklamalarını aşağıdaki linkten izleyebilirsiniz.

SİGORTA EKRANI

1 Yorum

  1. Görülmekte olan davalar hakkında;

    Danıştay 4. Dairesi Tarih : 09.05.2011 Esas No : 2011/2546
    Karar No : 2011/3384

    “Anayasa Mahkemesi’nce bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin tümünün ya da bunların belirli hükümlerinin Anayasa’ya aykırı bulunarak iptal edilmiş olduğu bilindiği halde görülmekte olan davaların Anayasa’ya aykırılığı saptanmış olan kurallara göre görüşülüp çözümlenmesi, Anayasa’nın üstünlüğü prensibine ve hukuk devleti ilkesine aykırı düşeceği için uygun görülemez.
    Bu nedenle Anayasa Mahkemesi’nin verdiği iptal kararlarının, itiraz yoluna başvurulmasını isteyen kişi ya da kişiler tarafından açılan davaların yanı sıra, iptal edilen hüküm ya da hükümler esas alınarak hakkında uygulama yapılmış olan kişiler tarafından açılan ve görülmekte olan davalarda da uygulanması zorunludur.”
    -Kesinleşen kararlarda değişiklik geriye uygulanmaz bu durum ;”Yürürlüğe giren yasaların geçmişe ve kesin nitelik kazanmış hukuksal durumlara etkili olamaması hukukun genel ilkelerinden “‘Kazanılmış Hakların Korunması” ilkesinin gereğidir.
    Riskin gerçekleşme tarihine bakılmaksızın zaman aşımı içinde açılacak her davada iptal edilen kanun hükmü uygulanamaz.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

SON EKLENEN HABERLER