5 Kasım 2024, Salı
spot_img

Allianz, 170 trilyon Euro varlık ile rekor kırdı!

Bu yıl 8’incisi yayımlanan Allianz Küresel Varlık Raporu, 2016’da yaşanan siyasi çalkantıların global ölçekte bireysel varlıkları etkilemediğini ortaya koydu. Dünya genelinde finansal varlıklar yaklaşık 170 trilyon Euro’ya ulaşarak yeni bir rekora imza attı.

Dünya genelinde 50’den fazla ülke hane halkının varlık ve borç durumunu mercek altına alan Allianz Küresel Varlık Raporu’nun 8’incisi yayınlandı. 2015’te görülen yüzde 4,7’lik yetersiz büyümeden sonra, 2016’da finansal varlıklar yüzde 7,1’lik artışla krizden önceki ortalamaya yaklaştı. 1 Mayıs-1 Ağustos 2017 tarihleri arasında derlenen verilere göre, tüm dünyada siyasi çalkantılarla dolu geçen 2016’da bireysel varlıkların bu durumdan etkilenmediği gözlenirken, yine dünya genelinde finansal varlıklar yaklaşık 170 trilyon Euro’ya ulaşarak rekor kırdı.

Özellikle sanayileşmiş ülkelerde, hisse senedi piyasalarında yılsonunda görülen yükseliş, geçen sene gösterilen iyi performansta kilit rol oynadı. Geçen seneki varlık büyümesinin neredeyse yüzde 70’i portföylerdeki değişimlerden, yüzde 30’u ise yeni tasarruflardan kaynaklandı. Önceki yılın tam tersi bir durum gözlenirken, yeni tasarrufların değerlendirme şekilleri de şaşırtıcı bir seyir izledi. Özel tasarruf sahipleri bu dönemde aldıklarından daha çok menkul kıymet satışlarıyla dikkat çekti. Bu işlemlerden gelen yeni fonların neredeyse üçte ikisi bankalara yatırılarak rekor kırıldı.

“Yatırımcıların 300 milyar Euro zarara uğradığı düşünülüyor”

Michael Heise 1
Allianz Baş Ekonomisti Michael Heise

Konuyla ilgili değerlendirmede bulunan Allianz Baş Ekonomisti Michael Heise, “Özel yatırımcıların tasarruf davranışları hâlâ daha kararlı bir şekilde riskten kaçınma üzerine kurulu. Geçen birkaç yılda finansal varlıklarda görülen büyümenin ana nedeni, hisse senedi piyasalarının gösterdiği iyi performanstı. Buna rağmen, yeni para sanayileşmiş ülkelerde bile banka hesaplarına yatırılıyor. Bu hesaplar yatırımcılara herhangi bir kazanç sağlamıyor, aksine reel kayıplara yol açıyor: Sadece 2016’da enflasyon nedeniyle yatırımcıların yaklaşık 300 milyar Euro zarara uğradığı düşünülüyor. Bu yılki enflasyonun daha yüksek olduğunu düşünürsek bu zararın iki katına çıkabileceğini de öngörebiliriz. Gelişmekte olan piyasalarda da durum pek iç açıcı değil. Bu ülkelerde finansal varlıkların yüzde 20’sinden azının uzun vadeli ve güvenli yatırım ürünlerinde değerlendirildiği tahmin ediliyor. Bu konuda geniş çaplı eylem gerekmektedir. Dijitalleşme, daha iyi yatırım süreçleri için kilit önemde olabilir” ifadesini kullandı.

Türk hane halkı varlıkları yüzde 20,2 büyüdü

2016 yılında Türk hane halkı net finansal varlıkları da bölgede görülen en yüksek orana ulaşarak yüzde 20,2 büyüdü. Küresel çapta ise sadece Tayland ve enflasyonun yüksek seyrettiği Arjantin daha hızlı bir büyüme kaydetti. Raporda, Türkiye’nin durumunda bu sıra dışı büyümenin ‘oldukça normal’ olduğu belirtilerek, “İki yıl önce net varlıklardaki bu artış biraz daha fazlaydı. Bu fevkalade performans iki gelişmeye atfedilebilir: Öncelikle borçlar, üç yıl üst üste yaklaşık yüzde 10 gibi nispeten mütevazı bir artış gösterdi. Çok uzak olmayan geçmişte, borç büyümesi genellikle yüzde 20 ve daha yüksek oranlarda seyretmekteydi. Bunun sonucunda borç oranı Doğu Avrupa’daki AB ülkelerinde görülen yüzde 33’lük ortalamanın bir hayli altında olan yüzde 20’de sabitlendi. Diğer yandan banka mevduatları, menkul kıymetler ve sigorta ve emeklilik varlıklarının oluşturduğu finansal varlıklar çok yüksek oranlarda (2016 yılında yüzde 15,8) büyümeye devam etti. Özellikle sigorta ve emeklilik varlıkları, yüzde 31 gibi bir oran yakalayarak çok hızlı bir büyüme sergiledi. Geçtiğimiz on yılda, sigorta ve emeklilik varlıklarının Türk hane halklarının portföyündeki payı iki katına çıkarak yüzde 7,5’e ulaşmış olsa da bu artış hâlâ daha nispeten düşük bir seviyededir. Öte yandan, banka mevduatlarının yüzde 76’lık payı şaşırtıcı biçimde yüksektir. Bu oran, Doğu Avrupa’daki AB ülkelerinin ortalaması olan yaklaşık yüzde 50’lik seviyenin oldukça üzerindedir” değerlendirmesinde bulunuldu.

Türkiye en zengin 47’inci ülke

Allianz’ın 2016 Küresel Varlık Raporu’nda Türkiye’nin, dünyanın en zengin 47. ülkesi olarak geçen yılki koltuğunu koruduğu görüldü. 2016 yılında İsviçre birincilik koltuğunu çok az bir farkla ABD’ye kaptırdı. Bunun dışında, İskandinavya ve Asya ülkelerinin egemen olduğu listede herhangi bir olağan dışı durum görülmedi. Geçen yıl büyümede yaşanan ivme çoğunlukla, büyümenin iki katına çıkarak yüzde 5,2’ye ulaştığı sanayileşmiş ülkelerden kaynaklandı.

Öte yandan, 2016 yılında Doğu Avrupa’daki finansal varlıklar yüzde 7,9 artarken Asya (Japonya hariç) yüzde 15’lik büyümeyle tartışmasız liderliğini korudu. Özellikle enflasyon da hesaba katıldığında Asya (Japonya hariç) uzun vadeli karşılaştırmada da dominant bölge olmaya devam edecek görünüyor. Geçen on yılda Asya’da (Japonya hariç) kişi başı brüt finansal varlıklar reel olarak yılda yaklaşık yüzde 11 büyüme kaydetti. Diğer iki gelişmekte olan bölge olan Latin Amerika ve Doğu Avrupa ise sadece yüzde 5’lik bir artış yakalanabildi. Yine de bu oran, Batı Avrupa’daki yüzde 1,4’lük artışın ve Kuzey Amerika’daki 2006 yılından beri görülen yüzde 2,1’lik reel büyümenin iki katından daha fazla olmasıyla dikkat çekiyor. Sonuç olarak 2016 yılında Latin Amerika, Doğu Avrupa ve Asya (Japonya hariç) küresel brüt finansal varlıkların neredeyse yüzde 23’üne sahipler. Bu pay, son on yılda ikiye katlanmış durumda. Söz konusu bölgelerin son on yılda elde ettiği yüzde 42’lik büyümeye bakıldığında gelişmekte olan piyasaların varlık büyümesine daha da çok katkı sağladığını görülüyor. Ancak bu durum aslen 2006 yılından beri küresel büyümenin neredeyse yüzde 30’unu sırtlayan Çin’den kaynaklanıyor.

Dünyanın borcu, ekonomiden daha hızlı büyüyor

2016’da küresel hane halkı borçları yüzde 5,5 yükselerek 2007’den beri görülen en yüksek büyüme oranına ulaştı. Küresel borç oranı ise yaklaşık yüzde 1 puan artarak yüzde 64,6’ya yükseldi. Farklı bölgelere bakıldığında manzara oldukça fazla değişiklik gösteriyor. Batı ve Doğu Avrupa ile Kuzey Amerika’da büyüme, ılımlı düzeylerden başlayarak biraz hızlandı. Latin Amerika’nın büyümesi ise daha da yavaşladı.

Öte yandan Asya’da (Japonya hariç) borç büyümesi yüzde 4 puanlık keskin bir artış sergileyerek neredeyse yüzde 17’ye ulaştı. Çin’deki hane halkları yüzde 23’lük borç büyümesiyle listenin en tepesine yerleşti. Bu, neredeyse 41 trilyon Euro’luk borcu ile bölgenin, küresel bireysel borçların yaklaşık yüzde 20’sini oluşturduğu anlamına gelmekte. Bu oran on yıl önce yüzde 7’nin altındaydı.

Çin’deki durumun yakın takip altında olduğunu dile getiren raporun yazarlarından Michaela Grimm, “Hane halklarının borç oranı henüz tehlikeli bölgede olmasa da mevcut dinamikler endişe verici. Borç oranı yüzde olarak son beş yılda 17 puanlık ve sadece 2016 yılında yaklaşık 6 puanlık artış sergiledi. Her iki rakam da küresel bağlamda çarpıcı. Karşılaştırma yapılabilmesi için bir örnek vereyim: Büyük finansal krizden beş yıl önce, ABD’deki borç oranı yüzde olarak yaklaşık 20 puan artmıştı. Çinli yetkililer, Çin’in finansal bir krizden muaf olduğunu düşünme hatasına düşmemeliler. Önlemlerin zamanında alınması önem teşkil eder” tespitinde bulundu.

600 milyon insan sınıf atladı

Borçlarda görülen sert artışa rağmen, brüt finansal varlıklardan borçların çıkarılmasıyla elde edilen net finansal varlıklar da, 2016’nın sonunda 128,5 trilyon Euroya ulaşarak küresel bir rekor kırdı. Diğer bir değişle, bir önceki yıla göre yüzde 7,6’lık bir artış görüldü. Bu oran krizden bu yana gözlemlenen ortalamanın biraz altında kalsa da geçen yılki yüzde 4,8’lik büyümenin hayli üstünde gerçekleşti. Buna karşılık Doğu Avrupa’daki net finansal varlık büyümesi yüzde 9,7’ye geriledi.

2000’li yılların başından itibaren küresel varlık dağılımının gelişmesi özellikle tek bir olguyla açıklanıyor: Küresel orta sınıfta yaşanan aşırı büyüme. Bu kategorideki insanların sayısı, 2000 yılının başında 450 milyonken bugün 1 milyarı aşarak iki katından daha fazla arttı. Orta sınıfa katılan insanların büyük çoğunluğu daha düşük gelirlilerden geldi. 2000 yılından beri yaklaşık 600 milyon insan sınıf atladı. Ancak sınıf atlayan insanların uyruklarına bakıldığına bu kişilerin yüzde 80’ninden fazlasının Çinli ve sadece yüzde 6’sının Doğu Avrupalı olduğunu görülmekte. Bu bağlamda küresel orta sınıfa mensup insanların sayısının artması esasen Çin’in yükselişini yansıtmakta.

“En zengin yüzde 10, net finansal varlıkların yüzde 79’una sahip”

Raporda, yeni bir küresel orta sınıf ortaya çıkmış olsa da dünyanın, ‘adil’ bir varlık dağılımının oldukça uzağında olduğuna da işaret edilirken, “İncelediğimiz ülkelerin nüfusunu, kişi başı net finansal varlıkları baz alarak küresel nüfus genelinde onluk segmentlere böldüğümüzde, dünyadaki en zengin yüzde 10’un, net finansal varlıkların yüzde 79’una sahip olduğunu görmekteyiz. Bununla beraber, 2000 yılında en zenginlerin elinde tuttuğu varlıklar yüzde 91’e kadar çıkmıştı“ değerlendirmesine yer verildi.

Küresel boyutta varlık sınıflarını belirlemek için oluşturulan onluk segmentleri kullanarak küresel nüfusun her segmentindeki gelir büyümesini ortaya koyan ‘fil grafiği’, varlık büyümesine uyarlayarak yeniden çizilebilir hale geldi. Özellikle küresel varlık dağılımının üst orta kısmında yer alan hane halklarının, diğer bir deyişle gelişmekte olan ülkelerdeki orta sınıfın, geçen yıllarda görülen varlık büyümesinden fayda sağladığını görülmekte. Buna karşılık, dağılım piramidinin en üstünde bariz bir fark mevcut. Büyüme, kişi başı en yüksek net finansal varlıklara sahip bireylerin yer aldığı 10. segmentte önemli ölçüde yavaşlıyor.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

SON EKLENEN HABERLER