Allianz Trade tarafından yayımlanan “Küresel Ekonomik Görünüm” raporuna göre 2023’te küresel GSYH büyümesi enerji krizi ve artan faiz oranları nedeniyle yüzde 1,5’e düşecek.
Allianz Trade’in üçüncü çeyrek dönemi tahminlerini içeren 2022–2023 güz dönemi “Küresel Ekonomik Görünüm” raporu yayımlandı. Küresel büyümenin 2022’nin ikinci çeyreğinde yüzde 0,6 oranında daraldıktan sonra, dördüncü çeyrekte negatife döneceğinin ve 2023’ün ortasından önce toparlanmayacağının öngörüldüğü raporda küresel büyüme tahmini ikinci çeyrek tahminlerine kıyasla 1 puan düşürülerek yüzde 1,5’eçekildi. Haziran ayından bu yana küresel makroekonomik koşulların önemli ölçüde kötüleştiği aktarılan raporda, enerji piyasalarındaki derin ve uzun süreli kırılmalarla birlikte ticari güven üzerindeki olumsuz etkinin, çoğu ülkede imalat sektörünü resesyona iteceği belirtildi.
Tüketici duyarlılığı en alt seviyeye geriledi
2023 yılında Euro Bölgesi’nde büyümenin, yükselen enerji fiyatları ve düşük güven nedeniyle yüzde 0,8’e gerileyebileceği ifade edilen raporda tüketici duyarlılığının şimdiden rekor kırarak en alt seviyeye gerilediği ve ticari güvenin hızla bozulmaya devam ettiğine dikkat çekildi. Raporda, bunun tüketim ve yatırımı engelleyeceği öngörülürken ortalama olarak GSYH’nin yüzde 2,5’i oranında artan mali desteğin ve 2023 yılının ortasından itibaren sınırlı parasal gevşemenin, resesyonu daha kısa ve sığ hale getirmeye, toplumsal huzursuzluk risklerini sınırlamaya yardımcı olacağı da belirtildi. Öte yandan, mali destek artışının reel harcanabilir gelir ve şirket marjları üzerindeki şoku tam olarak telafi etmeyeceği tahmin ediliyor.
ABD GSYH’si gerileyecek
Hızla yükselen faiz oranları ve düşen reel harcanabilir gelirlerin ABD’de bir konut durgunluğuna neden olacağı belirtilen raporda, ABD’nin sıkılaşan parasal ve finansal koşulların yanı sıra ara seçimlerden sonra olumsuz bir dış konjonktür ve mali desteğin azalmasıyla GSYH’de yüzde 0,7’lik bir düşüş kaydedeceği, Çin’in ise 2022’deki çok düşük büyüme seviyesinin ardından ekonomik toparlanmasının zor olacağı tahmin edildi. Büyüme tahminleri ise 2022’de yüzde 2,9’a ve 2023’te yüzde 4,5’e düşürüldü.
Raporda ayrıca, artan ABD-Çin çatışması ve Avrupa’nın enerji krizine tepkisi gibi daha fazla jeopolitik gerilimin mevcut ayrışma eğilimlerine ek kuyruk rüzgârı etkisi yapacağı tahmin edilerek gelişmiş ekonomilerin iç talep kaynaklı bir durgunlukla karşı karşıya kaldıkça hacimdeki küresel ticaret büyümesinin de 2023’te yüzde 1,2 ile düşük kalacağı öngörüldü.
Küresel enflasyonda düşüş bekleniyor
Rapora göre, enerji fiyatlarının zirveye ulaşmasıyla 2023’ün ilk çeyreğine kadar enflasyonun yüksek kalması bekleniyor. Gıda ve hizmet enflasyonunun da aynı dönemde fiyatlar üzerinde yukarı yönlü baskıyı körükleyeceği tahmin edildiği raporda küresel enflasyonun da 2022’deki yaklaşık yüzde 8 seviyesinden sonra, 2023 yılında düşüşe geçerek ortalama yüzde 5,3 olması beklendiği aktarıldı. Euro Bölgesi enflasyonunun 2022 yılının son çeyreğinde yüzde 10 ile zirveyi göreceği ve ardından 2023 yılında ortalama yüzde 5,6 olacağı aktarılan raporda ABD’de enflasyonun çoktan zirveyi görmüş olabileceği tahmin edilirken 2023 yılının ilk çeyreğine kadar yüzde 4’ün üzerinde seyretmeye devam edecek olan enflasyonun, 2023 yılının üçüncü çeyreğinden sonra yüzde 2’nin altına gerileyeceği öngörüldü.
Merkez bankalarının enflasyonla mücadele kararlılığının, ABD’de yüzde 4, Euro Bölgesi’nde yüzde 2,25 olmak üzere kısa vadeli kamu faiz oranlarının nötr seviyenin üzerine çıkmasına neden olabileceği ifade edilen raporda hem Fed hem de ECB’nin diğer durgunluk dönemlerine kıyasla daha şahin kalmaya devam edeceği ve ancak 2023 yılının ortasından sonra sınırlı faiz indirimlerine başlayacağı belirtildi. Raporda resesyon endişelerinin, yıl sonuna kadar getiri eğrilerini kalıcı şekilde yataya çevirmesi de bekleniyor.
Euro Bölgesi genelinde iflaslar artabilir
Kurumsal riskin yeniden arttığı ancak daha yüksek mali desteğin büyük bir ticari iflas dalgasını ve olumsuzlukların şiddetlenmesini önleyeceği aktarılan raporda, öte yandan düşük talep, artan finansman sorunları ile girdi fiyatları, işgücü kıtlıkları ve tedarik zinciri sorunları gibi uzun süreli üretim kısıtlamalarının özellikle ticari iflaslarda beklentileri mekanik olarak yukarı çektiği belirtildi. Rapora göre Euro Bölgesi geneli için iflasların yüzde 40’tan fazla artması bekleniyor.
Kurumsal kredi marjlarının sınırlı da olsa genişleyeceği ancak gelecek yıl bir miktar daralacağı ifade edilen rapora göre yüksek negatif reel oranların, tüketiciler ve firmalar üzerindeki yaşam maliyeti krizinin etkisini yumuşatmak için daha yüksek bütçe açığı harcamalarını kolaylaştırdığı ifade edildi. Raporda, faiz oranlarının yükseleceği dönemler için ülkelerin daha fazla borçlu hâle geleceği belirtilirken bu nedenle gelecek yılın sonunda potansiyel olarak sancılı bir mali düzeltme risk artışı beklenildiği de belirtildi.
Bazı GoÜ’ler ödemeler dengesi krizi yaşayabilir
Bazı Gelişmekte olan Ülkeler’in (GoÜ) ödemeler dengesi krizi riskiyle karşı karşıya bulunduğu ifade edilen raporda, Türkiye’nin yanı sıra Arjantin, Şili, Kolombiya, Mısır, Macaristan, Kenya, Pakistan, Polonya ve Romanya’da mali dengeye yönelik risklerin hâlihazırda tehlikeli seviyelerde olduğu aktarıldı. Bu ülkeler için hâlâ getiriler ve alış-satış farkları için daha fazla artış alanı olduğu belirtilen raporda, küresel ekonominin daha derin bir resesyondan kaçınabilecek olsa bile, gelişmekte olan ülkelerdeki koşulların gelecek yılın sonlarına kadar iyileşmesinin beklenmediği belirtildi.
Tüm GoÜ’lerde cari dengeler bozulacak
GoÜ’lere ilişkin ekonomik tahminlerle ilgili konuşan Allianz Trade Türkiye CEO’su Ahmet Ali Bugay, “Görünümün yönü, önemli ölçüde büyük ekonomilerdeki finansal sıkılaştırmanın etkisine ve mali desteğin etkinliğine bağlı olacak. Piyasalar gelecek yıl toparlanarak tek haneli getiriler sunana kadar hisse değerlemelerinde aşağı yönlü daha fazla risk görüyoruz. Artan ithalat faturaları, zayıf küresel talep, Çin’deki sıfır Covid politikası, emlak krizi, jeopolitik anlaşmazlıklar gibi sorunlar nedeniyle tüm GoÜ’lerde, enerji ihracatçıları hariç, cari dengeler bozulacak. Sermaye/Finans hesabı kaleminden de bu durumu rahatlatmaya yönelik bir destek gelmeyecek. Olumsuz yatırımcı hissiyatı ve gelişmiş ekonomilerde artan faiz oranları, güvenliğe kaçış şeklinde sermaye çıkışlarını ve güçlü bir ABD dolarını teşvik ediyor.” dedi.
Bazı ülkeler için ikili destek seçeneği mevcut
Bugay, GoÜ’lerin para birimlerinin çoğunun 2022 yılında güçlü dolar karşısında değer kaybettiğini ancak yalnızca birkaçının eurodan daha kötü durumda olduğunu söyleyerek “Türkiye’nin durumu Arjantin, Ukrayna ve Venezuela’da olduğu gibi kendine özgü sebeplerden kaynaklanıyor. GoÜ’lerde kamu temerrüdü riski endişe verici seviyelere ulaşıyor. Ulusal para biriminin değer kaybetmesiyle daha da artan döviz cinsinden kamu borcunun GSYH’ye oranı kamu borcu riskine yönelik endişeleri artırıyor. Türkiye, Arjantin, Mısır ve Pakistan hâlâ risk altında olsa da önümüzdeki yıl büyük GoÜ’ler arasında bir temerrüt dalgası beklemiyoruz çünkü 1980’ler ve 1990’lara göre borcun daha büyük bir kısmı yerel para biriminde ve yerel piyasalarda ihraç edildi. Prensipte, IMF son savunma hattı olarak hazır ancak ülkelerin kendi iç dinamikleri, zamanında bir kredi anlaşmasını engelleyebilir. Bazı ülkeler için ikili destek seçeneği de muhtemel. Örneğin, Fed pandemi sırasında olduğu gibi Latin Amerika ülkelerini destekleyebilir; KİK, Türkiye ile daha fazla swap düzenlemesi üzerinde anlaşabilir ve AB ile Avrupa Merkez Bankası, gerekirse Orta ve Doğu Avrupa’daki AB üyelerine yardımcı olabilir. Çin, RMB’nin uluslararası geçerliliğini artırarak finansal nüfuzunu artırmak için destek verme konusunda istekli olabilir.” diye konuştu.
2023’te büyük GoÜ’lerde borç sıkıntısı beklemiyoruz
Türk lirasının da aralarında bulunduğu, bazı GoÜ yerel para birimlerinde devlet tahvili getirilerinin yüzde 12’nin üzerinde ve sürdürülebilir olmadığını ifade eden Bugay, “İkinci çeyrekten bu yana, yabancı yatırımcılar gelişmekte olan ülkelerin hisse senetlerinden ve tahvillerinden 38 milyar doları geri çekti. Bu da rekor düzeyde en uzun net yabancı portföy çıkışları serisi oldu. Gelişmiş ekonomilerdeki, özellikle Fed olmak üzere merkez bankalarının yenilenen şahin duruşundan devlet tahvillerindeki alış satış farkı olumsuz etkilendi. Ancak, yıl sonuna kadar daha fazla kötüleşme beklemiyoruz ve durum önümüzdeki yıl daha iyiye dönmeli. 2023 yılının önemli bir kısmında gelişmekte olan ülkelerin borcu tehlikeli bölgede kalacak olsa da herhangi bir büyük GoÜ’nün borç sıkıntısı yaşamasını beklemiyoruz.” açıklamalarında bulundu.
Bugay, ABD doları cinsinden ülke borcunun bu yıl biraz daha artmasını ve seneye az da olsa azalmasını beklediklerini belirterek Euro ve yerel para birimlerinin borç bakımından daha iyi olmayacağını söyleyerek yerel para birimi cinsinden borçlar için yıl sonu beklentisinin, getirilerin şu anki yüzde 6,9 oranından hafifçe artarak yüzde 7,3’e çıkması yönünde olduğunu ifade eti.