Aon Benfield Türkiye CEO’su Ferhan Özay, iklim değişimlerinin yanı sıra yaygınlaşmaya başlayan ve etki alanı sanılandan daha fazla olan siber tehditler ve benzeri riskler için de reasürans ihtiyacının arttığını söylüyor.
SEVAL ÖZKAP / HAYATIMIZ SİGORTALI
Deprem, sel gibi katastrofik riskler, sigorta sektörünün reasürans kapasitesi ile teminat altına alınıyor. Ancak yaygınlaşmaya başlayan diğer riskler de reasürans sektörüne olan ihtiyacı artırıyor. Sadece sigortalanabilen riskler açısında değil, risklerin yönetimi açısında da hizmet verdiklerini söyleyen Aon Benfield Türkiye CEO’su Ferhan Özay, “Şu anda dünyanın birçok yerinde hastalık riskleri, salgınlar var. Bunlarla ilgili olarak büyük şirketlerin seyahat politikaları, nereye, nasıl gidileceğinin koordinasyonunun yapılması, acil durum planları gibi konularda da Aon Grubu olarak tüm dünyadaki tecrübelerimizden ve bilgi birikimimizden hareketle destek verecek çalışmalar yapabiliyoruz” dedi.
Özay, siber güvenlikle ilgili dünyada ‘birkaç bilgisayar korsanının bilgileri çalacak’ olması anlamında bir algı olduğunu ancak siber risklerin etki alanının sanılanın aksine çok daha geniş olduğunu belirtti. Siber risklerle ilgili dünyada çok ciddi çalışmalar yapıldığının altını çizen Özay, “Bazı sigorta şirketleri bu doğrultuda ürünler çıkardılar. Aon’un da bu konuda öncülük ettiği bazı ürünler var. Bunların dışında öncülük ettiğimiz Brand Reputation (Marka İtibarı) ürünümüz var. Bir olay neticesinde şirketinizin itibarı haklı veya haksız etkilenebilir. İtibarınızı geri kazanmak için reklam, halkla ilişkiler gibi pek çok konuda o sene bütçesi için öngörmediğiniz masraflar edebilirsiniz. Aon’un ürünleri tüm bu masrafları güvence altına alıyor” şeklinde konuştu.
İklim değişimleri için senaryolar hazırlanıyor
İklim değişimleri, tüm dünyayı etkileyen büyük bir risk. Son 10 yılda iklim değişimleri ve tabi afetlerden kaynaklanan zararların ciddi manada arttığını ifade eden Özay, buna karşılık reasürans şirketlerinin zararının aynı oranda artmadığını söyledi. Reasürans şirketlerinin hasarlarını, belli bölgelerdeki riskleri belirli parasal limitler içinde tutarak ve daha fazla coğrafi manada yaygınlaşarak azalttığını belirten Özay, “Tayvan’da olan sellerdeki zararı reasürans dünyası neredeyse iki seneyi bile bulmayan bir sürede tekrar pozitife geçirdi” dedi.
Büyük reasürans gruplarının risklere ayıracakları sermaye açısından felaket senaryoları üzerinden analizler ürettiklerini söyleyen Özay, İstanbul, Japonya veya Kaliforniya’da yaşanabilecek olası bir depremin ya da Kuzey Amerika veya Avrupa’da yaşanabilecek fırtınaların bu senaryoların konusu olabileceğini belirtti.
İklim değişimlerinin neden olacağı bir doğa olayının ne zaman yaşanacağı bilinmediğinden de bu tarz analiz senaryoların gerek reasürans gerekse de büyük sigorta grupları tarafından hazırlanmak durumunda olduğunu ifade eden Özay, Aon içinde de Impact Forecasting (IF) adı verilen ve bilim insanlarının tabiat olayları ve sigorta dünyasına etkileri konusunda güvenilir raporlar hazırladığı bir kuruluş olduğunu belirtti.
Önlem alındığında ‘risk’ sigortalanabilir hale gelir
“Sigortalanmayan riskler” son yıllarda en sık duyduğumuz kavramlardan biri haline geldi. Özellikle plastik, kimya, ahşap üretimi sektörlerinde faaliyet gösteren şirketlerin sesleri bu konuda oldukça yükseldi. Ancak acı kayıplar verdiğimiz, önce 13 Mayıs 2014’te Soma’da ve geçtiğimiz Ekim ayında Ermenek’te yaşanan maden faciası bu noktada madenlerin sigortalanmasını da gündeme getirdi. Özay da, Türkiye’de maden ocaklarının yerel ve uluslararası sigortacıların tretelerine (sigortacı ve reasürör arasındaki sözleşme) koyabileceği risk grubunda yer almadığını söyledi. Sigortanın en temel prensiplerinden birinin hesaplanabilir bir riskten bahsetmek olduğunu söyleyen Özay, “Elimizde net bir veri olmasa da yaşanan olaylarda ilgili standartlara uyulmamasından ve teknik güvenlik zafiyetinden kaynaklanan birtakım hasarlar olduğunu görüyoruz” dedi. Maden denildiğinde işçilerin can sağlığı, iş makineleri ve madenin yapısına yönelik sigortaların olması gerektiğini belirten Özay, “Ülkemizde bir madenin sigortalanabilmesi için yeni kazılacak bir madense teknik olarak ne şekilde kazılacağının galeri vaziyet planının, hasar olmaması için alınan önlemlerin reasüröre anlatılıyor olması gerekiyor. Mevcut bir madense benzer detayların yetkililerden alınarak risk analizinin yapılması gerekiyor” şeklinde konuştu. Özay, yurtdışında madenlerin sigortalarının yapıldığının da altını çizdi.
Risk mühendisliği çalışması şart
Günün şartlarında sigorta sektörünün gerek madenlere gerekse de yakın geçmişte hatırlayabileceğimiz kazalar dolayısıyla Tuzla’daki tersanelere bir dönem işveren mali mesuliyet teminatı veremediğini veya sınırlı bir şekilde verdiğini belirten Özay, “Bu sektörlerde hizmet veren firmalar gerekli güvenlik önlemlerini aldığında ve uluslararası standartları uyguladığında teminat alma noktasında da sıkıntı yaşamayacaktır” dedi. Bu noktada işletmelerin öncelikle risk mühendisliği çalışması yaptırması gerektiğini belirten Özay, “Bu çalışmaların maliyetlerinin kim tarafından karşılanacağı, çalışma sonucunda ortaya çıkan ve alınması gereken önlemler ve bunların önceliklendirilmesi, bu önceliklerin zamana nasıl yayılacağı, kimin kontrol edeceği belirlenmeli. Bu önlemler alındığında da sigorta sektörünün bu risklerin kabulüyle ilgili ciddi bir problemi kalmayacağı için risk, temin edilemez olmaktan çıkar” ifadelerini kullandı.
Şirketlerin altyapısı var ama riskler kabul kriterinin altında
Türkiye’de sigorta şirketlerinin ‘sigortalanmayan’ riskleri absorbe edebilecek düzgün teknik altyapıya sahip olduğunu söyleyen Özay, şirketlerin, risklerin kabul kriterlerinin çok altında seyretmesi nedeniyle teminat veremediklerinin de altını çizdi. Bu noktada şirketlerin primleri artırmasının da bir çözüm olmadığını belirten Özay, “Meydana gelebilecek hasarlar ve bunların yakın bir zaman içinde olma olasılığı çok yüksek olduğunda sigorta şirketleri bu işi yazmamayı tercih ediyor. Hâlbuki ‘tehlikeli’ iş alanlarında çalışan şirketlerin çok ciddi güvenlik önlemleri ve standartlarla çalışıyor olmaları lazım bunlar olmadan bunu herhangi bir reasürans yapısıyla korumaya çalışmak gerçekçi değil” dedi.
Türk insanının biraz daha kaderci yaklaşım sergilediğini belirten Özay, “Belirli maliyetlerden kaçmak adına önlem çalışmaları “bir şey olmaz” diyerek de yapılmıyor. Bunun doğal neticesi olarak sigorta şirketleri eskisi gibi iştahla sigorta teminatı veremiyor ve hatta bazı riskleri hiç sigortalamamaya başladılar. Dolayısıyla sigorta şirketleri ile reasürörleri bu noktada ayrı tutmamak lazım. Sigorta şirketlerinin yazmaktan kaçındığı bir riski reasürörün istemesi çok olabilecek bir şey değil” dedi.
EMEA’da önemli bir yerimiz var
Aon Benfield Türkiye’nin grup içerisinde önemli bir yeri olduğunu belirten Özay, “Türkiye, içerisinde 25 ülkenin bulunduğu EMEA (Europe, Middle East ve Africa) Bölgesi’nde yer alıyor. Bölgede gerek trete gerekse fakültatif tarafta hızla büyüyoruz. Grubun Türkiye’de Aon Benfield’e bakışı da son derece pozitif. Mevcut hacim olarak bakıldığında henüz gelişmiş Avrupa ülkeleri kadar üretim yapmıyor olsak da katastrofik deprem korumaları ve ihtiyari reasürans açısından EMEA bölgesindeki ülkelerin çoğundan daha öndeyiz” dei. Özay, sorumluluk sigortalarındaki düşük bilinç ve trafik sigortalarında ödenen hasarlarda gelişmiş piyasalara kıyasla dosya başına miktardan ziyade frekans önde olduğundan bu konulardaki reasürans pazarı olarak Avrupa’nın oldukça gerisinde olduğumuzu belirtti.
Avrupa’nın en fazla katastrofik risk koruması alan ülkelerinden olacağız
Ülkemizde reasürans piyasalarının daha fazla iş yapıyor olmasının ekonomi ile paralel gittiğini belirten Özay, “Sigorta şirketlerinin büyüme rakamları kötü giderse bir sonraki aşamada bu bize de yansır. Dolayısıyla bizim işlerimizin iyi gitmesi için doğal olarak ekonominin iyi gidiyor ve büyüyor olması lazım” dedi. Türkiye ekonomisinin gerek yabancı reasürörler gerekse de Aon Benfield’in üst düzey çalışanları tarafından pek çok gelişmekte olan ülke veya gelişmiş addedilmekle beraber finansal ve ekonomik problemlere haiz ülkelere nazaran dinamik ve güven verici bulunduğunu ifade eden Özay, “Türkiye, ekonomik seyir iyi gittikçe önümüzdeki beş sene içerisinde Avrupa’nın en fazla katastrofik risk koruması satın alan ülkelerinden biri olacak. Bunlar da tabii ki bizim sektörümüzün işlerini artırıcı faktörler” şeklinde konuştu.
Şirketler, riski devretmede Hazine çizgisi dışına çıkmamalı
Özay, sigorta şirketleri tutmaları gerektiğinden fazla konservasyon kullanıyor olabilirler mi sorumuz üzerine tüm sigorta şirketlerinin Hazine denetiminde olduğunu ve devredilen risklerin miktarlarının, devredildiği piyasaların finansal kriterlerinin incelendiğini belirterek Türk sigorta pazarının yasal yönetmelik ve uygulamalar çerçevesinde finansal güçleri üzerinde risk taşıyamayacağını söyledi. Sigortacılığın temel mantığının riski devretmekten ziyade taşımak olduğunun altını çizen Özay, “Şirketler sadece fazla tecrübesinin olmadığı ve dolayısıyla trete neticelerini olumsuz etkileme ihtimali olabilen veya miktar olarak trete kapasiteleri dışında çok yüksek rakamlara ulaşan ya da kümül katastrofik riskleri devrediyor. Bunların dışında Hazine’nin çizgisi dışına çıkmaları mümkün değil diye düşünüyorum” dedi
2014 yılında Avrupa’da bir iki bölge dışında sigorta sektörünü etkileyen büyük doğal afetlerin yaşanmadığını belirten Ferhan Özay, bu durumun 2015 yılı öngörülerine de yansıdığını belirtti. Dünya reasürans sektörünün Monte Carlo ve Baden Baden’de her yıl bir araya geldiğini ifade eden Özay, bu toplantıların her ikisinde de şirketlerin 2015 yenilemeleri içi genel manada bir indirim beklentisi içinde olduklarını söyledi. İndirimlerin şirketlerin mevcut neticelerine, piyasaya, şirketin bulunduğu coğrafi bölgeye göre değişebileceğini ifade eden Özay, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Mesela 2014’e bakıldığında reasürörler ciddi kârlar elde etti. Ancak Fransa’da, özellikle de Belçika’da yaşanan dolu, fırtına olayları nedeniyle yaklaşık 2 milyar Euro’ya yakın sigortalanmış hasar meydana geldi. Bu piyasalardaki indirimlerle diğer piyasalardaki indirimlerin bir olması beklenemez. Keza mevcut fiyatları belli asgari bir noktaya gelmiş şirketlerde de çok büyük manada indirim yüzdelerinden bahsetmek mümkün değil. En nihayetinde reasürörler belli bir matematiksel hesap karşılığında sigortalı riskleri kapasite olarak temin etmek ve getiri beklemek durumunda. Burada da riziko kabul prensipleri içinde belli minimumlar var ve bunların altına inilmesi pek mümkün değil.”
Mega yatırımlar ve katastrofik riskler radarımızda
Aon Benfield Türkiye’nin 2015 yılı için büyüme hedeflediğini belirten Ferhan Özay, bunun için iki ana faaliyet sahalarının olduğunu söyledi. Bu sahaları sigorta şirketlerinin yazdıkları katastrofik riskler ve bunun dışında mega projeler olarak açıklayan Özay, “Türkiye’deki evlerin münferid olarak sigorta plasmanını yapmıyoruz. Ancak, örneğin bir deprem olduğunda, sigorta şirketleri katastrofik (kümül teşkil eden) risklerle karşılaştığında devreye giriyoruz. Bireysel varlıklar arttığında katastrofik risk olarak sigorta ve reasürans sektörüne dönüyor. Diğer taraftan ülkenin ekonomik büyümesinin içerisinde altyapılar, inşaatlar, enerji yatırımları gibi mega yatırımlar var. Bugün Türkiye’de konuşulan inşaat işlerini başka pek çok ülkede göremiyorsunuz. Havalimanı, boru hattı projeleri gibi milyar doları konuştuğumuz işler var. Avrupa’da verilen teminatlar daha ziyade operasyonel risklere dönmüş durumda. Türkiye’de ise hem inşaat hem de bitmiş inşaatları takiben işletme dönemindeki operasyonel riskler söz konusu. Tamamlanan projelerin operasyonel riskleri ortaya çıkıyor. Böyle mega işler ve katastrofik riskler radarımızda. Bu büyümeden şirket olarak istifade ediyor olmamız lazım” dedi.
Bilançolardaki riskleri sırttan atmanın tam vakti
Piyasaların yumuşadığını ancak şirketlerin bilançoları üzerinde taşıdığı ciddi riskler olduğunu söyleyen Özay, reasürans dünyasının sigorta şemsiyesi altına alınmayan bu riskleri hesap kitap yaparak şirketlerin sırtından alma yollarını aramaya çalışması gerektiğini ifade etti. Özay, sözlerini şöyle sürdürdü: “Piyasa yumuşamasından dolayı, fiyatların düşmesinden reasürans dünyası rahatsız,. Halbuki, hesap kitap çerçevesi içinde belirli şartlarla siber riskleri de, iklim değişimlerini de bunun gibi sigortalanmayan ancak sigortalanmasına ihtiyaç duyulan diğer riskleri de sigorta şirketlerinin ve sigortalıların omzundan almak için en uygun dönem olduğunu düşünüyoruz.”
Sektör müşteri odaklı olmaya başladı
Sigorta sektörünün en önemli görevi, müşteri memnuniyeti ile birlikte sadık müşteri kitlesi yaratmaktır. Ferhan Özay da “Esas müşterimiz kim?” sorusunun tüm dünyada önemli gruplar için en önemli soru haline geldiğini belirterek sigorta ve reasürans sektörünün de müşteri odaklı olmaya başladığını belirtti. İlişkileri uzun vadeye çevirmenin tüm taraflar için faydalı olacağını belirten Özay, şirketlerin ‘Müşteri sadakati için ne yapabiliriz? Sadık müşterimize daha fazla ne verebiliriz?” sorularıyla hareket ederek ilişkilerde sürekliliği ön plana çıkartmaya çalıştığını söyledi. Özay, bu noktada tüketicilere de şu mesajı verdi: “Bir grupla uzun bir süredir çalışıyorsanız, sorun yaşadığınızda size bakışı daha farklı olur. Ciddi bir sıkıntınız olmadığı müddetçe, kendi riskinizi ufak hesaplarla her sene oradan oraya taşırsanız yarın bir gün başınıza gelen bir sorunda işin içinden çıkmanız daha uzun ve sıkıntılı olabilir.” “Kiminle çalıştığınız ve size ne kattığı önemlidir” diyen Özay, herkesin güvendiği bir dağı olması gerektiğine dikkat çekti. Aon olarak sadece isimlerine değil, analitik yeteneklerine, plasman becerilerine, piyasa hakimiyetlerine ve en az bunlar kadar önemli olan tecrübeli ve bilgili ekiplerine güvendiklerini belirten Özay, “Biz, hep buradayız” dedi.