Finansal tüketici kavramının hane halkı ve firmalardan kredi, mevduat, sigorta ve ödeme işlemleri ile finansal ürün ve hizmetleri talep edenler olarak karşımıza çıktığını belirten Uzman ve Hayatımız Sigortalı Dergisi Yazarı Murat Geylani Aktaş, bu yeni tüketici kavramının kamu sektörünü de harekete geçirdiğini söyledi.
Hayatımız Sigortalı Dergisi Temmuz ayı sayısında, yeni bir tüketici kavramı olarak finansal tüketicilerin önemine dikkat çeken Uzman ve Hayatımız Sigortalı Dergisi yazarı Murat Geylani Aktaş, “Türkiye Finansal Yeterlilik Araştırması’nda finansal okuryazarlık konusunda görüşülen kişilerin yüzde 84’ü basit bölme işlemine doğru cevap vermiş. Basit faizle ilgili soruya doğru cevap verenlerin oranı yüzde 36 iken bileşik faizle ilgili soruda bu oran yüzde 21.1’e düşüyor. Sorulara doğru cevap verme oranı gelir düzeyi yükseldikçe artıyor” dedi.
Aktaş, “Ekonomik gelir düzeyi yüksek katılımcılarda kârlılık, likidite ve düşük riske verilen önem artıyor, ürünün faizsiz olup olmamasına verilen önem ise azalıyor” diyerek bu durumun kamuyu da hareket geçirdiğini belirtti.
Aktaş’ın Sigortalı Dergisi’ndeki yazısı şöyle:
“Ülkemizde gelişen piyasalar ve alternatif yatırım araçlarının çeşitliliğine rağmen yatırımcılar geleneksel yatırım yöntemlerinden vazgeçemiyor. Yatırımcılar alternatif piyasalar ve ürünler konusunda bilgisiz veya güvensiz. Borsanın kurulduğu yıllardan bu yana geçen yaklaşık 30 yıllık dönemde yatırımcıların canını yakacak çok gelişmeler yaşandı. Düzenli temettü elde edememenin yanında ekonomik ve siyasal krizler, manipülatör silkelemeleri, halka arzlarda kötü fiyatlamalar, üstüne üstlük batan şirketler, bankalar… Batan banka ve şirketlere ortakları banka veya şirketin bütün borçları ödendikten sonra alacağı veya malvarlığı kalır ise hissesine düşen oranda bu varlıktan pay alabiliyor. Kriz dönemlerinde batan bankalarda mevduatı olan yatırımcıların mevduatları devlet tarafından garanti altına alınırken, bu bankalara ortak olan, borsadan bu bankaların veya şirketlerin hisselerine yatırım yapan yatırımcıların zararlarını telafi edecek bir uygulama geliştirilemedi. Bunun sonucu olarak da bireysel yatırımcı sayısı 1 milyon civarında sabitlendi. Hisse senedi yerine alternatif olabilecek olan yatırım fonlarındaki toplam birikim yaklaşık 32 milyar civarında. Bunun sadece 1.7 milyarı hisse senetlerinden oluşuyor.
Tasarruf eğilimi çok düşük
Tasarruf eğilimi son yılların en düşük seviyesinde. Tasarruf oranlarını artırmak ve bireylerin yaşlılıklarına, kendi geleceklerine yatırım yapmalarını teşvik etmek için uygulamaya konan ve 2013 yılının başından beri yüzde 25 devlet teşvikiyle desteklenen Bireysel Emeklilik Sistemi’ndeki (BES) fon tutarı 31.5 milyara yaklaştı. Bu fonların da dağılımına bakıldığında çok büyük bir kısmının borçlanma araçlarına bağlı olduğu, hisse senetlerinin payının yüzde 12 civarında olduğu görülüyor. Asıl ilginç olan ise İstanbul’un bir finans merkezi olması yolunda adımlar atılmasına rağmen, borsada işlem gören hisse senetlerinin yüzde 64’ü, yani yaklaşık üçte ikisi yabancıların nezdinde bulunuyor.
Temmuz 2012’de Dünya Bankası ve Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) işbirliği ile hazırlanan ‘Türkiye Finansal Yeterlilik Araştırması’nın ön sonuçlarına göre ülkemizde finansal okuryazarlık oranı düşük seviyelerde bulunuyor. Araştırmaya katılanların büyük oranı yeterli tasarrufa sahip olmaları durumunda altın ve dövize yatırım yapacaklarını belirtmişler. Yeterli tasarrufları olduğu durumda hem kırsal kesim hem de şehirli katılımcılar altın ve dövizden sonra tercih edilecek finansal ürünleri mevduat ve sigorta olarak göstermişler.
Finansal okur-yazarlık konusunda görüşülen kişilerin yüzde 84’ü basit bölme işlemine doğru cevap vermiş. Basit faizle ilgili soruya doğru cevap verenlerin oranı yüzde 36 iken bileşik faizle ilgili soruda bu oran yüzde 21.1’e düşüyor. Sorulara doğru cevap verme oranı gelir düzeyi yükseldikçe artıyor. Ekonomik gelir düzeyi yüksek katılımcılarda kârlılık, likidite ve düşük riske verilen önem artıyor, ürünün faizsiz olup olmamasına verilen önem ise azalıyor. Bu tablo kamu tarafını harekete geçirdi. Yatırımcıların eğitimi, aynı zamanda finansal tüketici olan yatırımcıların sermaye piyasaları hakkında bilgilendirilmesi, haklarının korunması bu piyasalarda aktif olabilmesinin yolu açılmaya çalışılıyor. İşte şimdi Hazine Müsteşarlığı, Merkez Bankası, SPK, BDDK ve Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu öncülüğünde yeni bir eylem planı hazırlandı. Finansal Erişim, Finansal Eğitim, Finansal Tüketicinin Korunması Stratejisi ve Eylem Planları isimli Başbakanlık Genelgesi, 5 Haziran 2014’te resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe girdi.
Buna göre finansal tabana yayılma hedefi üçayaklı bir sacayağı şeklinde koordine edilecek. Finansal tüketicinin korunması, finansal ürün ve hizmetlere erişim ve finansal eğitim finansal tabanın oluşturulup geliştirilmesine hizmet edecek.
Finansal tüketici ne iş yapar?
Bütün bu eylem planlarının temeli finansal tüketici. Kimdir finansal tüketici, ne iş yapar? Finansal tüketici, hane halkı ve firmalardan kredi, mevduat, sigorta ve ödeme işlemleri ile finansal ürün ve hizmetleri talep edenler olarak karşımıza çıkıyor. Finansal tüketici ihtiyacına en uygun çözüme en düşük maliyetle nasıl ulaşacak? Finansal piyasalardaki mevcut ürün yelpazesinden kendi amacına uygun olanı nasıl seçecek? Büyük firmalar ve bankalar karşısında haklarını nasıl öğrenecek, nasıl takip edecek ve nasıl sonuca ulaşacak? Nasıl yaptırım sağlayacak? Stratejinin temel amacı, finansal ürün ve hizmetlerin tüm kesimlere yayılması ve mevcut ürün ve hizmetlerin hem kalitesinin hem de kullanımının artırılmasıdır. Bunun yolu ise finansal eğitimden geçiyor. Eylem planlarında bununla ilgili olarak anketler yapılması, seminer, radyo-TV programları, ilk ve ortaokul müfredatında temel finans konularının geliştirilmesi, üniversite-finans sektörü işbirliğinin teşviki gibi çalışmalar hedefleniyor.”