23 Aralık 2024, Pazartesi
spot_img

Uysallar ve beyaz yakanın çöküşü üzerine…

ÖZER ŞİMŞEK | GAZETE SİGORTA

Netflix’te 30 Mart’ta yayınlanmaya başlayan “Uysallar” dizisini seyrettim. Başlangıçta bir Fight Club esinlenmesi mi diye, bir süre ön yargı ile izlerken, ilerleyen bölümlerde özgünlüğünü büyük ölçüde ispat etti.

Ülkemizdeki beyaz yakalıların plaza hayatını farklı yönleriyle oldukça iyi irdeleyen ve buradan bir fight club iddiasında olmasa da, önemli denebilecek mesajları ortaya koyabilen bir mini dizi izledik.

19. yüzyılda başlayan sınıf bilinci, 20. yüzyıldaki sınıf mücadelesi ve yaşanan iki dünya savaşının ardından, önce Post-Modernizmi yaşadık; 21. Yüzyılda, yani dijital çağda Post-Kapitalizmi yaşıyoruz. Ne, varoluşumuza bir anlam katabiliyoruz, ne de, en azından iyi bir insan olmak için çaba harcıyoruz. Jean Paul Sartre’nin dediği gibi: “Yarı kurban, yarı suç ortaklarıyız…”

Özer Şimşek
Özer Şimşek / Fabula

Dünya üzerindeki tüm beyaz yakalılar gibi, yaşamın yegâne amacının daha fazla maddi varlığa ve daha yüksek bir kariyere sahip olmaktan ibaret olduğunu fazlasıyla içselleştirdik. Bunu yaparken, tüm dünya devletlerinin yaptığı gibi sürekli borçlanıyoruz. Yani, sürekli daha fazla ve yeni şeylere sahip olmak için borç ödüyoruz. Biri bitiyor, diğeri başlıyor, daha fazla, daha fazla borçlanıyoruz. Doğal olarak sistem bizi borçlandırdıkça daha çok köleleştiriyor.

Öyle ki, sermayedarın bizzat kendisi yada emanet ettiklerinin kurduğu hiyerarşik mekanizmanın iki dudağı arasında ki köleleriz. 

Bir taraftan da tüm bunları yaparken Oktay’ın sürekli hapishane projeleri çizmek zorunda kaldığı gibi, ne kadar birikim sahibi olursak olalım kendimizi gerçekleştiremiyoruz; birikimlerimizi ortaya koyamıyoruz. Fasit daire içerisinde dönerken, eşlerimizi, çocuklarımızı ıskalıyoruz. Sağladığımız ekonomik iyi koşulların ve özel eğitimin her şeye karşılık geldiğini düşünüyoruz. Bu arada farkında olmadan sağlığımızı yitiriyoruz.

Etrafımızda, ülkemizde, dünyada olup biteni okumak dahi bizi sıkıyor. Çünkü varolmanın ve insan olmanın sorumluluklarını düşünmek istemiyoruz.

Dizi, tüm bu gerçekliği bir kez daha önümüze koyuyor. Başta, Öner Erkan olmak üzere tüm oyunculuklar üst düzeyde.  Dizinin kurgusu, bilhassa son bölüm olmak üzere oldukça iyi. Bu bakımdan yönetmen Onur Saylak’ı kutlamak gerekiyor. 

Dizinin bazı yerleri abartılı görünmekle birlikte, bu tür kült film denemeleri toplumsal sorunlara ışık tutmak, tespit yapmak, ötesinde farkındalık yaratmak adına zaman zaman aşırılıklara başvurabiliyor. Dizide eleştirilmesi gereken bir diğer husus olarak, beyaz yakalıların hayatını sorgularken, kadına şiddetten, ataerkil aile yapısına kadar gereğinden fazla tali konuya iniyor. Örneğin eşi ölüm döşeğinde iken hizmetçisi ile ilişki yaşayan bir babayı işlemesi, “hiçbirimiz masum değiliz” genellemesine dair bir miktar zorlama izlenimi veriyor. Oysa, beyaz yakalıların ebeveynleri, kapitalizm çağında dahi Anadolu’dan çıkan yaşama ve maneviyata dair değerleri büyük ölçüde korumasını bildiler. 

Sonuçta, herkesin yaşamından bir kesit bulduğu, oldukça başarılı senaryonun, kurgunun, Cast’ın, oyunculukların, yüksek seviyede olduğu keyifli bir dizi seyrettik. Emeği geçen herkesin eline, emeğine sağlık…

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

SON EKLENEN HABERLER