23 Aralık 2024, Pazartesi
spot_img

Türkiye’nin denizcileşme hamlesinde her zaman rol alacağız

Türkiye’nin denizcilikte çok hızlı ilerlediğini söyleyen Türk P&I Genel Müdürü Ufuk Teker, “Türk sahipli deniz araçlarının tonajı giderek yükseliyor. Deniz sigortacılığı kuruluşları olarak Türkiye’nin denizcileşme hamlesinde rol almaya gayret ediyoruz. Önümüzdeki dönemde de bundan imtina etmeyeceğiz” dedi.

Deniz sigortacılığı, gemilerin, yüklerin ve diğer denizcilik unsurlarının karşılaştığı kaza, hırsızlık, doğal afetler gibi çeşitli risklere karşı koruma sağlıyor. Sunduğu güvence ile ülkelerin denizcileşme süreçlerinde kilit bir rol oynayan deniz sigortacılığı, deniz ticaretinin güvenli ve sürdürülebilir bir şekilde gelişmesine de destek oluyor.

Portföyünü yaklaşık 20 farklı ülkede faaliyet gösteren sigortalılar ile çeşitlendiren ve prim üretiminin yaklaşık yüzde 50’sini yurt dışındaki sigortalılardan gerçekleştiren Türk P&I, dünya genelinde gemi ve olay başına 1 milyar USD’ye kadar teminat limiti sağlayabiliyor. Geçtiğimiz yıl 10. yılını kutlayan ve kurulduğu günden bu yana toplamda 250 milyon dolarlık prim üretim hacmine ulaşan şirket, dünyanın dört bir yanındaki sigortalılarına uluslararası standartlarda sigortacılık hizmeti vermeyi sürdürüyor.

Sigorta Ekranı’nda Can Kantar‘a konuk olan Türk P&I Genel Müdürü Ufuk Teker, ülkeler için denizcileşmenin ve bu bağlamda deniz sigortacılığının önemine dikkat çekti. Türkiye’de sigortasız deniz aracı kalmayana kadar görevlerini yapmaya devam edeceklerini söyleyen Teker, deniz sigortaları, küresel gelişmeler ve şirketin faaliyetleri ile ilgili önemli açıklamalarda bulundu.

Özel ve ticari gemilerde sigortalılık oranının yüzde 100’e çok yakın bir oranda olduğunu söyleyen Teker, “Karadaki trafik sigortasına denk gelen P&I Sigortası olmadan bir geminin herhangi bir limana girebilmesi, kabul edilmesi ve bağlı olması mümkün değil. Türkiye’de sigortasız deniz aracı kalmayana kadar görevimizi yapmaya devam edeceğiz. Türkiye’de bilincin gittikçe arttığını söyleyebilirim. Hasarlara yaklaşımlarımız pozitif olduğu için ilerleyen zamanda sigortalanma oranı bu branşta da artacaktır” açıklamalarında bulundu.

Türkiye’nin denizcilikte çok hızlı ilerlediğini söyleyen Teker, “Özellikle geçtiğimiz yıl tonaj çok yükseldi. 38 milyon ton şu anda Türk sahipli deniz araçlarının tonajı var. Biz denizin bir tarafı olan deniz sigortacılığı kuruluşları olarak elimizden geldiğince Türkiye’nin denizcileşme hamlesinde rol almaya gayret ediyoruz. Önümüzdeki dönemde de bundan imtina etmeyeceğiz” diye konuştu.

Denizciliğin çok spesifik bir alan olduğunu belirten Teker, “Deniz sigortacılığında 20 Şubat, sorumluluk sigortalarının yani, P&I sigortalarının başlangıç tarihi. Nasıl kara sigortalarında ağırlıklı olarak 1 Ocak başlangıçlı ve 31 Aralık bitişli poliçeler tanzim ediliyorsa denizcilik tarafında da bu tarih seçilmiştir. 20 Şubat Kuzey Buz Denizi’ndeki buzulların çözülmeye başladığı tarih olduğu için gemiler sefere hazırlanır ve sefere çıkışları için önemli bir tarihtir. Güneyde ve batı kıyılarımızdaki deniz turizm araçları da mart ayının başı itibariyle artık sefer ve sezon hazırlıklarını yapmaya başlarlar. Türkiye’de de artık deniz araçları zorunlu sorumluluk sigortası bulunduğundan bizim için de yoğun bir sezonun geldiğini söyleyebilirim. Mart-Haziran tarihleri arası bizim için çok yoğun geçecek. Gemiler, günlük gezi tekneleri ve guletler de hazırlanıyorlar” dedi.

Tekne sayısında ciddi artış var

Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı’nın amatör denizciliği teşvik ettiğinden bahseden Teker, 1 milyon amatör denizci belgesi dağıtıldığını aktararak, “Geçen yıl bu tamamlandı. Bu arada da Türk bayraklı tekneleri teşvik amacıyla vergi indirimleri yapıldı. Hatta vergisi neredeyse sıfıra yakın olacak şekilde ikinci el teknelerin ithalinin de yolu açıldı. Pandeminin de etkisiyle tekne sayısında ciddi bir patlama yaşandı” açıklamalarında bulundu.

Türkiye yat üretiminde dünya üçüncüsü

Türkiye’deki tekne imalatçılarının özellikle belli boyutlarda ve belli segmentlerde çok aktif olduklarını söyleyen Teker, şunları söyledi: “10 metreye kadar olan teknelerde üretim çok yüksek. Merdiven altı üretime kadar bu yükseldi. Geçen boat show’da da bunu zaten fiziken gördük. Çok fazla üretici sayısı olduğunu ve katılımcı sayısının yüksekliğinden de bunu gözlemledik. Türkiye yat üretiminde de dünya üçüncüsü. Bizim mega, özellikle 50 m civarındaki yatlarda Türkiye’nin büyük bir gücü var. Çünkü işçilik maliyetlerini belli seviyede tutarken kaliteden de ödün vermeden üretim yapabilen bir kapasitemiz var. Öte yandan 10 ila 20m aralığındaki bölgede denizle ilgisi olanların edindiği teknelerin oluşturduğu bir grup var. Hal böyle olunca büyük bir havuz oluşmaya başladı. Bu da bir barınma sorununu hızlıca ortaya koydu. Marina yatırımları önem taşıyor. Mevcudun iki katına çıkartılması deniz turizmi adına çok iyi olacaktır” dedi.

Geçen yıl yüzde 40 büyüdük

Türk P&I’ın teknelere gövde sigortası ve sorumluluk sigortası olmak üzere iki ana branşta faaliyet gösterdiğini belirten Teker, “Geçen yıl dolar bazında yüzde 40’a yakın bir büyüme trendi yakaladık. Üretim anlamında 17 farklı ülkede ürünlerimizi satıyoruz. Yerel bir şirket gibi hareket etmiyoruz çünkü denizcilik uluslararası bir iştir. Şirketi de o şekilde konumlandırmaya gayret ettik. Geçen yıl üretim anlamında bizi tatmin eden hedeflerimizin üzerinde bir büyüme gerçekleştirdiğimiz verimli bir yıl oldu” diye konuştu.

İklim değişikliğin etkisini gördük 

Teknik kârlılık ve hasar anlamında Karadeniz, Marmara, Ege kıyılarında neredeyse birçok teknenin sigortacısı olarak belli bölgede kümülasyon yaratmanın negatif bir tarafını da yaşadıklarını anlatan Teker, “Bölgesel fırtınalarda çok ciddi artışlar oldu. Eskiden ayda bir veya iki gün batılı ve güneyli rüzgar eserken şimdi bu neredeyse 3-4 katına çıktı. Rüzgarlar biraz yön değiştirdi. Uzun süreli çok sert fırtınalar ve buna bağlı büyük hasarlar yaşanıyor. Marmara’da ve Karadeniz’de çok alışkın olmadığımız 6-7 günlük sert fırtınaların yaşandığı bir sezon geçirdik. Özellikle kasım-aralık ayları fırtına yönünden zengin aylardı. Bu da tabii hasarları da negatif etkiledi; birçok gemi kaybı yaşandı ve hayatını kaybeden denizciler oldu” şeklinde konuştu.

Denizci bir ülke can kurtarmada etkili olmalı 

Denizci bir ülke olmanın ana şartlarından bir tanesinin denizde can kurtarmak olduğunu belirten Teker, “Bu anlamda Türkiye’nin bu sert hava koşullarında uygun sınavlardan geçebildiğini söyleyemem. Türkiye’de Sahil Güvenlik Kurumu ve Deniz Kuvvetleri bünyesinde yer alan Sahil Güvenlik Komutanlığı denizde can kurtarma ve arama kurtarma ile ilgili bütün faaliyetleri koordine ediyor. Zor durumda kalan deniz araçlarını kurtarma konusunda ise Kıyı Emniyeti Genel Müdürlüğü faaliyet gösteriyor. Marmara’da kıyı bölgesinde çok yakın zamanda birçok denizcimizi kaybettik. Dünyanın diğer yerlerinde olan bütün hadiselerde herkes kurtarılıyor gibi bir algı yaratmak istemem ama çok uzun menzilli yerlere bile kurtarma yapılabiliyor. Denizcilik meşakkatli bir meslek. Denizciler, sahip olduğumuz her şeyi taşıyan insanlar. Denizde dolaşımda olan 12 milyar tonluk yük miktarı tedarik zincirini ayakta tutuyor” dedi.

Dünya deniz sigortacılarıyla iletişim halindeyiz

Türk P&I’ı yerel bir sigorta şirketi olarak planlamadıklarını belirten Teker, “Fizibilitemiz bu yönde değildi. Türk P&I’ın uluslararası bir şirket olmasını hedefleyerek başlamıştık yolculuğumuza. 10. yılını doldurmuş bir şirket olarak bundan sonraki ikinci 10 yıllık dönemde dünya deniz sigortacılığı içerisinde çok daha yüksek bir hisse almayı planlıyoruz. Bu kapsamda dünya deniz sigortacılarıyla da yoğun iletişim halindeyiz. Türk P&I’ın bir çalışanı Türkiye Sigorta Birliği’ni temsilen Dünya Deniz Sigortacıları Birliği’nin hukuk komitesinde yer aldı. İlk defa bir Türk Sigorta şirketinin çalışanı bu komiteye girdi. Biz artık dünya deniz sigortacılığı içerisinde olabildiğince söz sahibi olma, hatta kural koyma, kural belirleme seviyesinde hizmet etmeye gayret ediyoruz. İlk hedefimiz 15-20 ülke arasında bir çalışma sistematiği geliştirmek. Sonrasında da ağırlıklı olarak kendimize pazar olarak seçtiğimiz Avrupa bölgesi ve Türkiye’nin doğusunda kalan Japonya’ya kadar olan bölgede pazarımızı oluşturmaya gayret ediyoruz. Kuzey ve Güney Amerika hedefimizde yok ama bunun dışında dünyanın her yerinde faaliyet göstermeye başladık. Uygun brokerleri atayarak onlarla koordinasyonu sağlayarak ağımızı genişletiyoruz” diye konuştu.

Jeopolitik durum çok önemli

Dünyadaki jeopolitik durumun deniz sigortacılığını derinden etkilediğini belirten Teker, şöyle devam etti: “Bu anlamda yapılacak olan iş birlikleri, ülkeler için de deniz sigortacılığının stratejik anlamdaki önemini arttırmaya başladı. Bugün Rusya, Amerika, Birleşik Krallık Avrupa Birliği ambargosuna tabi. Doğu komşumuz İran ambargolu. Güney Doğu komşumuz Suriye ve deniz komşumuz olan Libya, tüm ambargolara tabi. İsrail de görünen, görünmeyen birçok ambargoya tabi. Bölge bizim için ateş topu bir bölge. Azerbaycan ve Türkiye, tek millet iki devlet anlamında tanımlayabileceğimiz bir yer. Biz ilişkilerimizi doğru zeminlerde geliştirmeye devam ediyoruz. Hazar Gölü, çok büyük petrol varlıklarıyla yer altı zenginliklerinin bulunduğu bir bölgede yolcu taşımacılığı olan bir iç deniz olarak kullanılıyor. Denizcilik gittikçe gelişiyor bölgede. Deniz inşaatı, off-shore diye tabir ettiğimiz petrol çıkartma faaliyetleri ve deniz araçları konusunda da çok zengin bir bölge. Biz her türlü iletişim ve iş birliğine hazır olarak kendimizi geliştirmiş durumdayız. İlerleyen dönemde çok daha fazla iletişimimiz olacak kardeş ülkemizle.” 

Deniz sigortacılığı personel eğitimine gönüllüyüz

Türkiye’de deniz sigorta brokerleri ve sörveyleri konusunda yerel birçok saygın kuruluşun deniz sigortası yaptığını söyleyen Teker, “Pazarın ciddi bir bölümü gövde sigortalarında mevcutlar tarafından idare ediliyor. Anadolu Sigorta, Türkiye Sigorta, Allianz, Aksigorta gibi çok saygın oyuncular piyasada devam ediyorlar. Deniz sigortalarında Türkiye’de eksper, broker, acente konusunda yeterince derinlik olduğunu söyleyebilirim. Bu kaynaklardan yetişen personel de sektörün değişik noktalarında hem yönetici hem de çalışan olarak faaliyet gösteriyor. Tabii uluslararası bir alan olduğu için yabancı dili çok iyi kullanmak gerekiyor. Hatta birden fazla yabancı dile ihtiyaç duyuluyor. Türk P&I olarak yeni mezun programlarıyla kendi personel kapasitemizi neredeyse 2 katına çıkartacak şekilde yeni mezunlarla destekliyoruz. Yapımızda ilerleyen dönemde deniz sigortacılığı konusunda yeterli personelin eğitim yuvası olmaya da gönüllü olarak bir alan yaratmaya çalışıyoruz” ifadelerini kullandı.

Kızıldeniz’in olumsuz trafiği kriz yaratıyor

Dünya deniz trafiğindeki kargo miktarının 12 milyar tonu bulduğu günümüzde, Kızıldeniz’in küresel ticaretin temelini oluşturan deniz yollarının en önemli düğüm noktalarından olarak öne çıktığını söyleyen Teker, “İsrail-Gazze çatışmaları ve Yemen’deki Husi isyanları sebebiyle Kızıldeniz’de yaşanan gerilim, dünya gündemini etkileyen ciddi bir krize dönüşüyor. Deniz trafiği, Panama Kanalı, Cebelitarık, Babülmendep ve Türk Boğazları gibi stratejik noktalardan geçerek mega limanları birbirine bağlıyor. Ancak, Kızıldeniz’deki artan çatışmalar ve saldırılar, bu ticaret zincirinde kopmaların yaşanmasına neden oluyor. Amerikan ve Birleşik Krallık savaş gemilerinin bölgeye yönlendirilmesi, petrol ve konteyner şirketlerini tedirgin ediyor. Kızıldeniz rotası, Avrupa’ya ulaşan malın yüzde 25’ini taşıyor ve bu gelişmeler, enerji maliyetlerini ve mal bedellerini artırarak ticaretin seyrini olumsuz etkiliyor. Dünya P&I Sigortacıları’nın Kızıldeniz üzerinden geçen gemilere olan sigortaları askıya alması, krizin ciddiyetini vurguluyor. Alternatif çözümler aranırken gemilerin Afrika’nın güneyinden dolaşarak Türkiye’ye ulaşması, tedarik gecikmelerine ve küresel ticarette sıkıntılara yol açabilecek gibi görünüyor. Kriz kara harekâtı olmadıkça kısa sürede çözülmeyecek gibi görünüyor” diye konuştu.

Sigortacılar iklim değişikliğinden nasibini alıyor 

Dünyada da iklim değişikliğinden kaynaklanan değişiklikler olduğunu vurgulayan Teker, “Asya’nın kuzeyinden bir rota var artık. Kuzey Buz Denizi’nden yani Rusya’yı Uzak Doğu’ya bağlayan bir rota ortaya çıktı. İskandinav ülkelerinden kalkan bir gemi eskiden Afrika’nın etrafından dolaşıp Hint Okyanusu’nu geçecekken şimdi Kuzey rotası adı altında bir rotayı takip ediyor. Rotanın buzul olarak müsait olduğu zamanlar 120-130 güne kadar ulaştı. Bu çok önemli bir gelişme. Dünyadaki insanların yaşam alanlarını bile değiştirecek bir gelişme aslında. İnsanlığın konumlandığı yerler hep denizcilik rotalarına uygun olarak konumlanmıştır. Eskiden kuzeyde buzulların içerisinde yerler şimdi artık denizcilik rotalarının üzerinde kalmaya başladı. Bu çok ilginç bir gelişme. 2023’te iklim değişikliği kaynaklı korkunç felaketler meydana gelmedi, önceki yıla göre dünya deniz sigortacılığı anlamında biraz daha yumuşak geçti. Yine de hem dünya hem de sigortacılar iklim değişikliğinden fazlasıyla nasibini alıyor” diye belirtti.

Sigorta Ekranı:

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

SON EKLENEN HABERLER