Türkiye Sigorta Birliği (TSB) Genel Sekreter Yardımcısı Şenol S. Şentürk, yatırım fonlu sigortalar hakkında önemli değerlendirmelerde bulundu.
Türkiye’de hayat sigortacılığı yeni bir evreye girmeye hazırlanıyor. Sigortacılık ve Özel Emeklilik Düzenleme ve Denetleme Kurumu (SEDDK) tarafından kurum görüşüne açılan düzenleme taslaklarıyla, yatırım fonlu sigortalar için yasal çerçeve oluşturulması yönünde ilk adımlar atıldı.
SEDDK’nın bu düzenlemeleriyle sigortacılık sektörü ve sermaye piyasaları arasındaki bağ daha da güçlenecek.
Şentürk, yatırım fonlu sigortaların nasıl işleyeceğine dair şu bilgileri paylaştı:
“Yurtdışı uygulamalarına benzer şekilde, sigorta ettirenlerin ödedikleri primler, hayat sigortası şirketleri tarafından Sermaye Piyasası Kurulu mevzuatına tabi yatırım fonlarında değerlendirilecek. Sigorta ettiren, poliçe düzenlenirken fon dağılımını kendisi belirleyecek ve vefat, maluliyet gibi teminatlar için ayrılan risk primleri düşüldükten sonra kalan tutar yatırım fonlarına yönlendirilecektir. Poliçe süresi boyunca fon dağılımında değişiklik yapmak da mümkün olacak.”
Hayat sigortası şirketlerinin, TEFAS’ta işlem gören tüm fonları değil, müşterisine değer katacağına inandığı fonları ürün kapsamına alacağını belirten Şentürk, rekabetin artmasıyla fon çeşitliliğinin de genişleyeceğini ifade etti.
Ürünün, teknik faiz garantisi bulunmaması nedeniyle klasik hayat sigortalarından ayrıştığını vurgulayan Şentürk, “Fonların seçimi ve yönetimi sigorta ettirenin inisiyatifinde olacak. Ancak bu durum, garanti veren ürünlerin geliştirilemeyeceği anlamına gelmiyor” dedi.
Vergi avantajının ürünün cazibesini artıran en önemli unsurlardan biri olduğunu belirten Şentürk, “Sigorta ettiren, ödediği primleri belli limitler dahilinde gelir vergisi matrahında indirime konu edebilecektir” açıklamasını yaptı.
Yatırım fonlu sigortaların uzun vadede hem sigorta sektörü hem de sermaye piyasaları için önemli bir büyüme potansiyeli taşıdığına dikkat çeken Şentürk, “Öngörümüz, 10 yıl içinde 522 bin sigortalıya ulaşarak 650 milyar TL’nin üzerinde ek fon kapasitesi yaratmak. Bu, yatırım fonu evrenine yaklaşık yüzde 15’lik ilave bir katkı anlamına geliyor” değerlendirmesinde bulundu.
