27 Aralık 2024, Cuma
spot_img

Tarım sigortalarında hedef %16

TARSİM, 2014’te %12’yi aşan tarım sigortalılık oranının olumsuz iklim koşullarının da etkisiyle bu yıl %16’ya çıkmasını hedefliyor. Kuraklığın da gelecek yıllarda kapsama alınması planlanırken, üretici yüksek prim ve yetersiz destekten şikayetçi.

yusuf satoğlu

Bloomberg HT Editörü
İrfan Donat

2014’te yaşanan olumsuz iklim koşullarının yarattığı rekolte kayıpları ve oluşan zararlar tarım sigortalarının bundan sonraki dönemde daha fazla gündemde olacağının net işareti.

Poliçe sayısının tüm tarım sigortası branşlarında bir önceki yıla göre %22’lik artış ile 1 milyon adedin üzerine çıktığı 2014 yılında sigortalanan varlık değeri 14 milyar TL’ye ulaştı. TARSİM verilerine göre sigortalanan alan 16 milyon dekar, küçükbaş ve büyükbaş adedi ise 1 milyon adedin üzerine çıktı.

Bloomberg HT ekranlarında yayınlanan Eko-Tarım Programına konuk olan TARSİM Genel Müdürü Yusuf Cemil Satoğlu, 2014’te tarım sektöründe yaşanan sıkıntıları ve ortaya çıkan zararların faturasını değerlendirdi.

2014’te 501 milyon TL hasar ödemesi yapıldı

Geçen yıl yaklaşık 65 ilde toplam 280 bin adet hasar ihbarı alıp, işleme koyduklarını söyleyen Satoğlu, TARSİM’in 2014 yılında toplam hasar ödemesinin 501 milyon TL civarında olduğunu kaydetti.

TARSİM verilerine göre tarım sigortaları sisteminin kurulduğu 2006 yılının ikinci yarısından itibaren yapılan hasar ödemelerinin toplamı ise 1.7 milyar TL’yi buluyor. Yani 8 yıldan bu yana yapılan toplam hasar ödemelerinin neredeyse 3’te biri sadece 2014 yılında gerçekleşti.

Tarım sektöründe sigortalılık oranının yüzde 12-13 seviyesinde olduğuna dikkat çeken Satoğlu, bu seviyelerin gelişmiş ekonomilerdeki oranlara göre düşük olduğunun farkında. TARSİM’in model aldığı İspanya’da söz konusu oran yüzde 30’lar seviyesinde.

2015’te prim üretimine yönelik hedef %20 artış

yusuf satoğlu
TARSİM Genel Müdürü Yusuf Cemil Satoğlu

Yusuf Cemil Satoğlu, 2015 yılı için prim üretimine yönelik yaklaşık 20 artış bekliyor.

Bu da TARSİM’in 2015 tarım sigortalılık oranını yüzde 16’lara taşıma hedefi koyduğunu gösteriyor.

Satoğlu öngörülerini şöyle dile getiriyor: “Geçen yıl yaşanan olumsuz iklim koşullarına yönelik rekolte kaybı ve zararın etkisine paralel olarak bu yılki don, dolu, sağanak yağış ve fırtınalar yüzünden prim üretimine yönelik beklenenin üzerinde bir artış öngörüyoruz. Bu riskler maalesef önümüzdeki yıllarda da artarak devam edecek.”

Tarımda sigortalılık oranının düşük olmasında en büyük etken olarak primlerin yüksek olması ve devlet desteğinin yeterli bulunmaması gösteriliyor. Her ne kadar devletin sigorta prim ödemelerinde yüzde 50 desteği olsa da girdi maliyetleri altında ezilen, ürünlerini hakettiği değere satamayan ve nakit yerine zorunlu olarak kredi ile çalışmak durumunda kalan tarım sektörü açısından bu alanda daha somut desteklere ihtiyaç olduğu açık.

Zeytin ağacı ve naylon sera sigorta kapsamı dışında

Tarımsal ürünlere yönelik sigortalılık oranının sistemin büyümesi ile artacağını savunan Satoğlu, “Sistem büyüyüp, sisteme katılım arttıkça ve havuz genişledikçe bu durum üretici açısından maliyetlere olumlu yönde yansıyacak. Ancak şu anda sistemde üreticilerimiz genellikle kendilerini çok riskli gördükleri takdirde sigorta ihtiyacı duyuyor. Onun dışında sigorta yaptırma ihtiyacı görmüyor ” diyor.

Burada önemli bir noktaya dikkat çekmekte fayda var.

Tarım sigortalılık oranını artırmak bu alandaki kapsamın genele yayılması ile mümkün.

Basit bir örnek vermek gerekirse TARSİM sigortası zeytin ağacını kapsamıyor, sadece ürünü kapsıyor. Yılbaşından bu yana bazı bölgelerde sert hava koşulları yüzünden zeytin ağaçları ve dalları hasar gördü. Bu ağaçlardan en az üç dört yıl verim alamama durumu söz konusu.

Sigorta kapsamı, üzerinde meyve olmasa bile ağaçlarda meydana gelen hasarları kapsayacak şekilde neden genişletilmiyor?

zeytin agaciTarım sigortacılığında kapsam genişletilebilir

Bir başka somut örnek ise sera tarafında.

Cam seracılık sigorta kapsamına alınırken naylon seracılık yapan üreticinin ürünleri sigortalanmıyor. Örtüaltı üretimde naylon sera teknik şartların eksikliği gerekçe gösterilerek kapsam dışı bırakılıyor. Ama naylon seracılık bir Türkiye gerçeği.

Tarla ürünlerinde don riskinin sigorta kapsamı dışında kalması da başka bir örnek.

Eğer tarım sigortalılık oranının artırılması hedefleniyorsa devlet desteğinin artırılması, primlerde makul seviyeler ve ödeme kolaylıkları kadar sigorta kapsamı üzerinde de çalışmalar yapılması şart.
Türkiye Ziraat Odaları Birliği’ne göre tarım sigortasında istenilen düzeyde artışın sağlanamamasının nedenleri arasında hayvancılıkta kapsamdaki hastalıkların yeterli olmaması,yüzde 50 prim desteğine rağmen bazı ürünlerde sigorta bedellerinin yüksek olması,eksperlerin raporlarına yeterince güven duyulmaması,muafiyet ve müşterek sigorta oranlarının yüksekliği gösteriliyor.

Kuraklık sigorta kapsamına alınıyor

Bu alanda olumlu gelişmeler de yok değil. 2014 yılında tarım sektörünün en fazla üzerinde durduğu konuların başında gelen kuraklık riski ve bunun sigorta kapsamına alınmasına yönelik somut adımlar atılmaya başlandı.

Kuraklığı önemli ve büyük bir risk olarak gördüklerini ve bu konuda ciddi çalışmalarıın sürdüğünü kaydeden Satoğlu, aralarında Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının, yurt dışı reasürörlerin ve işletici şirketlerin temsilcileri ile bilim adamlarının yer aldığı çalışma grupları oluşturduklarını söyledi. 4 ilde de pilot çalışmalarının sürdüğünü hatırlatan Satoğlu, “Bu yıl çalışmaları tamamlamayı hedefliyoruz. Önümüzdeki yıllarda kuraklık teminatının verilmesi mümkün olabilecek” dedi.

Türkiye, dünya ortalamasının altında

Aslında iklim koşulları tarım sektöründe varolan risklerden sadece bir tanesi. Tarımsal üretimde, üretim, finansman, pazar, teknoloji ve mevcut politikalardaki değişim de risk ve belirsizlikler arasında.

Son olarak da Türkiye özelinde dünyadaki tarım sigortaları trendine bir göz atalım.

Tarım sigortası primlerinin tarımsal gayrisafi milli hasılaya oranı şeklinde hesaplanan penetrasyon oranına baktığımızda söz konusu oranın dünya ortalaması %0.83 düzeyinde. Bu oran ABD’de %7.2, Avrupa’da ise %1.8 civarında. Türkiye ise sahip olduğu %0.5 seviye ile dünya ortalamasının oldukça altında kalıyor.

 

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

SON EKLENEN HABERLER