Tahkim süreçlerinin bağımsız ve etkin bir şekilde işlemesinin sektördeki güveni sağlamada kritik bir rol oynadığını söyleyen Türk Reasürans Genel Müdürü Selva Eren, Yargıtay’ın kararına uymamakta direnen bazı tahkim hakemlerine karşı DASK’ın atmış olduğu adımların sektörün geleceği açısından büyük önem taşıdığına dikkat çekti. Eren, 6 Şubat depremlerinin ardından DASK’ın ağır hasarlı binalar için yaptığı ödemelerde vatandaşların mağduriyetini ön planda tutarak hareket ettiklerini vurguladı.
SİGORTAMEDYA ÖZEL
Sigorta sektöründe yaşanan hukuki süreçler, zaman zaman kurumlar ile vatandaşlar arasında anlaşmazlıklara yol açabiliyor. Doğal Afet Sigortaları Kurumu (DASK) da 2022 yılında tarife değişikliği yaparak teminatlarını artırmıştı. Ancak bazı sigortalılar poliçelerinde zeyil işlemlerini gerçekleştiremedikleri için depremde güncel teminatlar üzerinden tazminatlarını tahsil edemediler. Konunun Yargıtay’a taşınmasının ardından Yargıtay 30 Mayıs tarihinde ilke kararı verdi ve DASK’ın sorumluluğunun poliçede yazan teminat ile sınırlı olduğuna, ek prim alınmaksızın yeni teminatlar üzerinden ödeme yapılamayacağına hükmetti. Konunun Yargıtay’a taşınmasının ardından Yargıtay’ın kararlarına rağmen bazı tahkim hakemlerinin farklı yaklaşımlar benimsemesi, sürecin karmaşıklığını artırdı. DASK, bu süreçte yalnızca kendi yükümlülüklerini yerine getirmeyi değil, aynı zamanda Türk sigorta sektörünün sürdürülebilirliğini sağlamayı hedefleyen bir yaklaşım benimsedi.
Sigorta Ekranı’nda, Sigorta Medya Genel Yayın Yönetmeni Can Kantar’ın konuğu olan Türk Reasürans Genel Müdürü Selva Eren, Tahkim Kurumu ile ilgili yaşanan süreci ve yürürlüğe girmesi beklenen (ZAS) Zorunlu Afet Sigortası’na geçiş aşamalarını aktardı. Eren, ZAS’la ilgili çalışmaların sona erdiğini ve kanunla ilgili çalışmaların bitmesini beklediklerini bildirdi.
Çalışmalarımızı hukuka uygun yürütüyoruz
25 Kasım 2022’de DASK’ta tarife değişikliğine giderek teminatların metrekare başına iki katına, yani 1500 TL’den 3000 TL’ye çıkarıldığını belirten Eren, “Bu değişikliği yaparken vatandaşlarımıza, zeyilname yaparak ek prim ödemelerini ve teminatlarını artırmalarını bildirdik. Bu sayede büyük bir deprem anında daha yüksek bir tazminat alabileceklerini belirttik. Ancak 6 Şubat 2023 depreminde bazı vatandaşlarımız zeyillerini yapmamıştı ve bu nedenle güncel teminat rakamları üzerinden hasarlarını alamadılar. Bazı avukatlar tarafından Bölgedeki vatandaşlara, zeyil yapmamalarına rağmen güncel teminat rakamları üzerinden ödeme alabilecekleri bilgisinin verildiğini öğrendik. Bu konuda bazı sıkıntılar yaşandı. DASK, sigortalıların deprem sonucu oluşan hasarlarını poliçe limiti ile sınırlı olmak üzere ödemekle mükellef olsa da konu Yargıtay’a taşındı ve Yargıtay bir karar verdi. Bu kararda DASK’ın sorumluluğunun poliçede yazan teminat ile sınırlı olduğuna, ek prim alınmaksızın yeni teminatlar üzerinden ödeme yapılamayacağını hükmetti. Ancak Yargıtay’ın kararına uymayan bazı Tahkim hakemleri oldu. DASK Kurumu olarak uzunca bir süre tahkim hakemlerinin Yargıtay’ın vermiş olduğu karar doğrultusunda hareket edeceklerini düşünerek bekledik. Ancak beklediğimiz gibi olmadı ve DASK aleyhine karar vermeye devam edildi. Bu durumda Yargıtay’a gidilip gidilememe durumuna göre vatandaşlar arasında eşitsizlik durumu oluştu. Biz de Yargıtay kararına rağmen aleyhte karar vermeye devam edilirse sorumluluk davası açacağımızı bildirdik.” dedi.
Aldığımız aksiyonlarla sadece kendimizi değil tüm sigorta sektörünü de koruduk
Kanuni haklarını, DASK’ı korumak ve vatandaşlar arasındaki eşitliği sağlamak için kullandıklarını belirten Eren, “Öncelikle Yargıtay kararına uymayan hakemleri belirleyip Tahkim Kurumu’na başvurduk ve sorumluluk davası açtık. Ardından Tahkim’e süreç devam ederken hakemlerin dosyalardan el çekmesini istediğimizi belirttik. Tahkim bu isteğimizi haklı buldu. Ancak Barolar Birliği DASK’ın yargıya müdahale ettiği yönünde açıklamada bulundu. Bu açıklamanın en üzücü yanı, İstanbul Barosu’nun konuya tamamen hâkim olmadan, tarafımızı dinlemeden yanlış bilgiyle basın açıklaması yapmasıydı. Sonrasında barolara sadece kanuni haklarımızı kullandığımızı, o süreçte vatandaşları temsil eden ve aynı zamanda tahkim hakemliği yapan avukatlara ceza verilmesi gerektiği noktada aksiyon almadıklarını da hatırlattık. Hakemlerin bağlı bulunduğu dernek, söz konusu hakemlere kınama cezası verilmesi gerektiğini tespit etmişti. Eğer bu yapılmış olsaydı, sürecin tamamen iyi niyetli olduğunu söyleyebilirdik. Ancak tespitimize rağmen bir şey yapılmadı. Kendimizi korumak adına hareket ettik. Sigorta sektörü, Tahkim ile ilgili çok ciddi sıkıntılar yaşadığı halde ortak bir çözüm geliştiremedi. Oyunun kuralları, oyunun ortasında değiştirilemez. Bu, yurt dışındaki reasürans piyasasına da yanlış bir mesaj veriyor. DASK, aldığı aksiyonlar ve net duruşuyla sadece kendini korumadı, aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti’ndeki sigorta sektörünü de ciddi şekilde korudu” ifadelerini kullandı.
Tahkim kıymetli ve faydalı bir kurum
Tahkim Kurumu’nun kıymetli ve faydalı bir kurum olduğuna inandığını belirten Eren, “Tahkim’in çerçevesinin daha net belirlendiği, daha adilane bir kurum olmasını ümit ediyorum” dedi. Eren, konuşmasını şöyle sürdürdü: “DASK olarak Tahkim’den çıkma hususuyla ilgili olarak bir endişe olduğunun farkındayım. Eğer biz çıkarsak bunun devamı gelir diye kendileri de düşünüyorlar. Ama biz Tahkim’in kıymetli ve değerli olduğunu her zaman söylüyoruz. Şu aşamada biz hala Tahkim hakemlerinin samimiyetlerine güveniyoruz. Çok değerli insanlar var kurum içinde. Dolayısıyla onların da bizlere destek olup vatandaşlarımızı da mağdur etmeyecek şekilde kararlar vermeleri hususunda sadece ricacı olabiliriz.”
ZAS çalışmalarında son aşamaya gelindi
Zorlu geçen bir deprem sürecinin ardından, diğer doğal afetlerin kapsama alınacağı Zorunlu Afet Sigortası (ZAS) çalışmalarını tamamladıklarını belirten Eren, “ZAS fikri uzun süredir gündemimizdeydi ancak geçiş kolay bir süreç değil. Yaklaşık iki yıldır bu konu üzerinde çalışıyoruz. Aktüerlerden akademisyenlere, bu alandaki tüm paydaşları bir araya getirdik. Tarifeler oluşturuldu, hesaplamalar tamamlandı. Yazılım tarafında da SBM çalışmaları tamamlandı. Şimdi siyasi ve yasal süreçleri bekliyoruz. Kanun yürürlüğe girdikten sonra SEDDK düzenlemelerini yapacak ve sektör uyum sağlayacak” şeklinde konuştu.
Orman yangınları ve köy alanları da ZAS kapsamında olacak
ZAS’ın sadece depremleri değil, tüm afetleri kapsayacağını belirten Eren, “Yeni sistemle tüm doğal afetler ve köy alanları da sigorta kapsamına alınacak. Ayrıca abonelik sistemine geçiş yapmayı planlıyoruz. Vatandaşlar poliçe primlerini 12 taksitte ödeyebilecek. Amacımız, minimum reasürans kapasitesi alarak vatandaşların oluşturduğu fonlarla bu havuzu büyütmek. ZAS poliçesi, zor günlerde vatandaşlara büyük bir güvence sunacak ve bunun değeri afet sonrasında daha iyi anlaşılacak” dedi.
DASK’ın Üretim Projesi tamamlanıyor
Deprem öncesi çalışmalarını çok iyi yönettiklerini ve yaşanan depreme hazırlıklı olarak süreçlerini yönettiklerini belirten Eren, sözlerine şöyle devam etti: ‘Özellikle hasar ihbarı ile ilgili yürüttüğümüz çalışmaların çok büyük faydalarını gördük. Zorlu ve uzun bir süreci başarıyla tamamladık. Ancak biz, yaşadığımız zorluklardan pek fazla bahsedemedik. Depremi ve vatandaşlarla olan ilişkileri yönetmenin yanında sektörümüzdeki ilişkileri yönetmek de zordu. Bazı kesimlerden büyük destekler alırken bazı taraflar ise “güncel teminat rakamları üzerinden ödeme yapılması” gibi konuları gündeme getirdi ve yürütülen başarılı süreci gölgelemeye çalıştı. Edindiğimiz deneyimler ile yeni projeler üzerinde çalışıyoruz. Bunlardan biri, üretim projemiz. DASK’ın üretimi bildiğiniz gibi sigorta şirketleri üzerinden gerçekleşiyor O dönemde bazı sigorta şirketlerimiz, DASK poliçe üretimlerini o bölgede durdurdular. Bu sebeple birçok şikâyet tarafımıza ulaştı. Sanki biz, o bölgede poliçe üretimini kapatmışız ve poliçe kesmiyormuşuz gibi bir algı oluştu. Bunu yönetmek gerçekten çok zordu. Ancak buradan büyük dersler çıkardık. Şu anda üretim projemizi nihayete erdirmek üzereyiz. Yakın zamanda, DASK’ın üretimi DASK üretim platformu üzerinden gerçekleştirilecek. Yani, teminatını verdiğimiz ve riskini devraldığımız bu süreçte kontrolümüz dışında üretim durdurma gerçekleştirilemeyecek.
Verdiğimiz tazminatları geri istemiyoruz
Vatandaşların DASK’ı bir ilk ateş poliçesi gibi düşünmeleri gerektiğini belirten Eren, “Eğer evlerinin daha değerli olduğunu düşünüyorlarsa, sigorta şirketleri aracılığıyla DASK üzerine konut poliçelerini yaptırabilirler ve ek teminat alabilirler.
Tazminatların geri istenmesi konusunu şu şekilde açıklamak isterim. Bildiğiniz gibi depremden sonra yaklaşık 24 saat içinde ilk ödemelerimizi yaptık. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın raporlarını esas alarak sadece 6 ayda 40 milyara yakın ödeme gerçekleştirdik. Vatandaşların mağdur olmaması için ağır hasarlı binaları hemen tam zayi sayıp hızlıca ödedik. DASK tarafında bazı vatandaşlarımız süreç sonrası konutlarının ağır hasarlı değil hafif hasarlı olduğunu belirterek tekrar inceleme talep ettiler ve hafif hasarlıya dönen konutlar oldu. Bu tamamen kendi talepleri ve başvuruları üzerine yapılmış bir işlem. Şu ana kadar vatandaşlarımıza, ağır hasarlı bina üzerinden ödeme gerçekleştirdik. Hasar ihbarımız şu anda 628 bin adet, bunlardan 16 bin dosya için ödeme iadesi talep ettik. Bugüne kadar 2.200 adet dosya iade alındı. Bu iadelerin toplam değeri 150 milyon TL. 16 bin dosya için talep edilen iade ise 1,7 milyar TL. 6038 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 77. maddesi, sebepsiz zenginleşmeye ilişkin bir düzenleme getiriyor ve buna göre, haklı bir sebep olmaksızın başkasının mal varlığından zenginleşen kişi, o zenginleşmeyi geri vermekle yükümlüdür. Biz de kanuna uygun hareket etmekle yükümlüyüz” dedi.
Ciddi bir penetrasyon bekliyoruz
Eren, hedeflerinin sisteme bir kez girildikten sonra çıkılmayacak bir yapıya geçilmesi olduğunu belirterek “Kısmet olursa bunu başaracağız. Ciddi bir penetrasyon bekliyoruz. Geçen senelerde yaklaşık 280 milyar TL gibi bir ödeme gücümüz vardı. Bu, bir yılda oluşacak iki deprem için ödeyebileceğimiz bir miktardı. Yani 280 çarpı 2 gibi düşünebilirsiniz. Bu yıl ödeme gücümüzü artırdık ve yaklaşık 350 milyar TL’ye yakın bir koruma sağladık. Çarpı 2 gibi düşünebilirsiniz. Her yıl bu gücü üzerine koyarak devam ediyoruz” diye konuştu.
Poliçelerdeki iletişim bilgisi sorunu ortadan kalktı
Eren, poliçe üretimini kendilerinin yapmadığını tekrar hatırlatarak “Üretilen poliçelerdeki telefon numaraları, acenteler veya bankalar tarafından, yanlış / hatalı yazılabiliyor. Ancak bu durumu kısa süre önce Cumhurbaşkanlığı Dijital Ofisi ile çözdük. Deprem anında bu sorunun çözümü için hemen harekete geçtik ve çözüme kavuşturduk. Artık E-Devlet’te yazan telefon numaranız, geçerli numaranız olarak kabul edilecek. Yani E-Devlet’teki numara, vatandaşın gerçek numarasıyla eşleşecek” diye konuştu.
Zorluklar dünyanın her yerinde mevcut
Eren, Türk Reasürans’ın sigorta sektörüne önemli bir ivme kazandırdığını belirterek “Beşinci yılımızı doldurduk ve altıncı senemizin içindeyiz. Kuruluşumuzdan bu yana, masanın etrafında sekiz dokuz kişiyle başladığımız Türk Reasürans, bugün 260 kişiye ulaştı ve çok güzel bir ivme kazandı. Ayrıca iki genç iştirak çıkardık; biri Türk Katılım Reasürans, diğeri ise T Rupt Teknopark şirketimiz. Bu alanda sadece sektör için değil, ülkemiz açısından da çok kıymetli adımlar atıyoruz. Zorluklar yalnızca Türkiye için değil, dünya genelinde de mevcut. Doğal afetler, iklim değişikliği gibi pek çok durum söz konusu. Reasürörler büyük hasarlar ödüyorlar. Türkiye’yi ve reasürans pazarını sadece yerel bir perspektiften değerlendirmemek gerekiyor. Diğer ülkelerde ödenen ciddi hasar rakamları, özellikle Avrupa’daki son seller, bizim maliyetlerimizi de etkiliyor. Türk Reasürans olarak, sigorta sektöründeki şirketlerimize kapasite azaltmadan ilişkilerimizi sürdürüyoruz. Bu yıl da aynı şekilde ek kapasite sunacağız, geçen yılda da bunu gerçekleştirmiştik. Ayrıca, finansal reasürans alanında da farklı bir yaklaşım benimseyerek ek kapasite sunacağız” ifadelerini kullandı.
Güvenli bir bölgeye taşınıyoruz
Eren, taşınma süreciyle ilgili olarak “Hedefimiz, deprem açısından güvenli, ulaşımı kolay bir lokasyondu. Şubat ayında İstanbul’un güvenli bölgelerinden biri olan Çekmeköy’e taşınacağız. Binalarımız çok güvenli, yeni binalarımız da inşa ediliyor,” diyerek, yeni ofislerinin çok kısa bir sürede tamamlanacağını belirtti. Eren, bu yeni yerin çalışanlar için çok keyifli bir ortam sağlayacağını da vurguladı.
Tüm paydaşlarımızla birlik içinde çalışmalıyız
Eren, sektördeki tüm paydaşlarla birlik içinde çalışmaları gerektiğini belirterek “Yönetim anlayışımızla birliğimiz devam ediyor ve katma değer yaratmaya çalışıyorlar. Acentelerimize, eksperlerimize ve hakemlerimize gönül koymadan, asıl hedefimizin vatandaşlara daha kapsamlı ve iyi bir poliçe sunmak. Burada olacağız ya da olmayacağız, ama önemli olan niyetin güzelliği” dedi.
Sigorta Ekranı: