Türk P&I Genel Müdürü Ufuk Teker, 2024 yılında sigorta sektörünün özellikle ambargolar nedeniyle zorlu bir süreç geçirdiğini belirterek, “Sigortacılar ambargoların jandarması haline geldi. Özellikle Türkiye’nin komşuları olan Kırım, Rusya, İran, Suriye ve Libya gibi ülkelerde uygulanan ambargolar sigorta sektörünü derinden etkiliyor” dedi.
SİGORTAMEDYA ÖZEL
Deniz taşımacılığı, küresel ticaretin belkemiğini oluştururken sigorta sektörü de bu ekosistemin sürdürülebilirliğinde hayati bir rol oynuyor. Dünyada deniz ticaretinin yüzde 80’den fazlası deniz yollarıyla sağlanırken, artan coğrafi, ekonomik ve siyasi belirsizlikler sigortacılık sektörüne önemli sorumluluklar yüklüyor. Türk P&I, denizcilik sigortacılığı alanında yerel bir oyuncu olarak başladığı yolculuğunu kısa sürede uluslararası alana taşıyarak rekabet gücünü artırdı. Türk P&I üst yönetimi 16 Ekim’de düzenlediği basın toplantısında 2024 yılını değerlendirirken 2025 hedeflerini de basın mensupları ile paylaştı. Toplantıda Türk P& I Genel Müdürü Ufuk Teker, Türk P&I Genel Müdür yardımcıları Kaptan Değer Pamuk ve Enis Güngör, yıl içinde karşılaşılan küresel zorluklar ve Türk P&I’ın bu süreçte aldığı aksiyonlara dair önemli bilgiler aktardı. Ayrıca, toplantıda deniz ticaretine yönelik sigorta çözümleri, reasürans anlaşmaları ve uluslararası pazarda büyüme stratejileri hakkında detaylı değerlendirmeler yapıldı.
Sigorta Ekranı’ndan canlı olarak yayınlanan toplantı boyunca, denizcilik sektöründe Panama Kanalı’ndaki kuraklık kaynaklı kısıtlamalardan Süveyş Kanalı’ndaki aksamalara, kasırgaların etkilerinden ve ambargo sorunlarına kadar birçok konuya dikkat çekildi.
Sigorta sektörünün 2024 yılını uygulanan ambargolar nedeniyle zorluklarla geçirdiğini belirten Türk P&I Genel Müdürü Ufuk Teker, “Aslında son dönemde sigortacılar ambargoların jandarması olmaya başladı diyebiliriz. Bugün Kuzey komşumuz Kırım ve Rusya’da ambargo var. Doğu komşumuz İran’da ambargo var. Güney komşumuz Suriye ambargolu. Deniz komşumuz Libya yine ambargolu. Bir yandan da dünya reasürans piyasası ambargoların uygulanıp uygulanmadığı ile çok ilgileniyor. Eğer bir sigortacı ambargoyu deliyorsa dünyada reasürans bulma ihtimali yok” dedi.
Şartları yerine getiren acentelerle çalışıyoruz
Teker, şu anda 100 acente ile çalıştıklarını belirterek, “Şartları yerine getiren acentelerle çalışıyoruz. Bunlar zorunlu sigortaları yapıyorlar sadece. Yine bu konuda uzmanlaşmış brokerlerle çalışıyoruz” değerlendirmesini yaptı.
Yakında FDND teminatını sunacağız
Portföylerinin yüzde 60’ını yabancı müşterilere hizmet vermek amacıyla geliştirmeye çalıştıklarını aktaran Teker, “Yakın zamanda, hukuksal koruma sigortasına benzeyen yeni bir ürün olan FDND teminatı da sigortalıların hizmetine sunacağız” dedi.Teker, uluslararası deniz sigortacılığı hizmeti sunabilmek için belirli kriterlerin sağlanmasının önemine dikkat çekti. Teker, sadece bir şirket kurarak gemi sigortası vermenin denizcilik sektöründe kolay olmadığını belirtti.
Denizciliğin büyük yatırımlar gerektiren bir alan olduğunu ifade eden Teker, örnek olarak Grimaldi Denizciliği’nin bir araç taşıyan gemisinin yaklaşık 88 milyon Euro, bir kruvaziyer gemisinin ise yarım milyar dolar civarında maliyete sahip olduğunu açıkladı. Bu durumun, sigorta şirketlerinin arkasında büyük finans kuruluşlarının bulunmasını zorunlu kıldığını da vurguladı.
Teker, bu finans kuruluşlarının da kendi sigorta kriterlerine sahip olduğunu belirterek, bu kriterleri sağlayabilmek için şirketlerin finansal yeterliliklerini kanıtlaması gerektiğini ifade etti. Türk P&I’nın, Fitch kredi derecelendirme kuruluşuyla son beş yıldır finansal yapısını derecelendirdiğini kaydeden Teker, Türkiye’deki reytinglerinin 2 A- seviyesinde olduğunu ve bunun oldukça güçlü bir finansal yapı gösterdiğini söyledi.
Finansal yapımızı güçlendireceğiz
Teker, şirketin sermaye yapısını güçlendirmek için gerçekleştirdikleri yatırımlara ve teknoloji dönüşümüne dikkat çekti. Teker, Türk P&I’nın yüzde 50’sinin Varlık Fonu ve yüzde 50’sinin özel sektör hissedarları tarafından oluşturulan güçlü bir ortaklıkla kurulduğunu belirtti. 2024 yılında 200 milyon TL ilave sermaye ile şirketin finansal yapısının daha da güçlendirileceğini ifade etti. Teker, şirketin sadece sermayeyle değil, aynı zamanda teknolojik yatırımlarla yönetildiğini vurgulayarak, “2020 yılından itibaren yoğun bir teknoloji yatırımı sürecine girdik. Akıllı raporlama sistemi ile anlık verileri kontrol edebiliyor ve performansımızı değerlendirebiliyoruz” dedi. Ayrıca, online survey raporlandırma programı ile dünya genelinden gelen verilerin aktif olarak paylaşıldığını belirtti.
Artık primleri milli sınırlar içinde tutabiliyoruz
Türk P&I’nın deniz sigortacılığı alanında önemli bir konumda olduğunu vurgulayan Teker, “Artık deniz araçlarının neredeyse tamamı Türk P&I teminatı altında. Bu sayede, daha önce yurt dışına transfer edilen primlerin büyük bir kısmı şimdi milli sınırlar içinde kalıyor” şeklinde konuştu. Ayrıca, yüzde 60 oranında yabancı müşterilere hizmet verdiklerini ve bu durumun döviz kaybını önlediğini sözlerine ekledi. Türk P&I’nın uluslararası deniz sigortacılığı alanında güçlü bir konumda olduğunu ve hizmet ihracı hedeflerini gerçekleştirmeye devam edeceğini belirten Teker, “Büyüme stratejimiz, dünya deniz sigortacılığı birlikleriyle iş birliği yaparak ve yerel oyuncularla rekabet etmektense uluslararası pazarlardan pay almak üzerine kuruludur” dedi.
Her 100 poliçeden 10’u için hasar dosyası açıyoruz
Teker, her 100 poliçeden 10’u için hasar dosyası açtıklarını ve dosya başı maliyetlerin detaylı şekilde analiz edildiğini söyledi. “Hasar prim oranımız yüzde 80 seviyesinde. Yani aldığımız her 100 liralık primin 80 lirası hasar ödemesi olarak geri dönüyor. Dosya maliyetleri beklenmedik şekilde arttığında hemen aksiyon alıyoruz” diye konuştu.
Trafik ve kasko sigortalarındaki fiyat artışları deniz sigortalarına yansıyor
Teker, trafik ve kasko sigortalarında yaşanan fiyat artışlarının deniz sigortalarına yansıdığını dile getirerek, “Otomobil fiyatlarının 3-5 kat artması gibi, gemi sigortalarında da maliyetler milyon dolar seviyelerinde. Ancak tüm sigorta bedelleri döviz bazlı olduğundan sektördeki dalgalanmalar gemilere daha doğrudan yansıyor” dedi.
Reasürans maliyetleri sigorta fiyatlarını zorluyor
Reasürans maliyetlerinin artmasının poliçe fiyatlarını etkilediğini ve müşterilere bu durumun anlatılmasında zorluk yaşadıklarını ifade eden Teker, “Yenileme dönemlerinde müşterilere reasürans maliyetlerindeki artışı anlatmakta zorlanıyoruz. TL bazında gelirler sabit kalırken döviz bazlı maliyetlerin yükselmesi, fiyat artışlarını kaçınılmaz hale getiriyor” şeklinde konuştu.
Avrupa’da stratejik adımlar atmayı planlıyoruz
Gelecek planları hakkında açıklamalarda bulunan Teker, önümüzdeki 5 yıl içinde Türkiye dışına açılma ve Avrupa Birliği içinde satın alma veya birleşme yoluyla genişleme hedeflerinin olduğunu söyleyerek, “Antalya veya İzmir’e bir ofis açmaktan çok, Avrupa’da stratejik adımlar atmayı planlıyoruz. Odağımız yerel büyümeden ziyade uluslararası arenada genişlemek. Ayrıca liman sigortalarına yönelik uzmanlık geliştirmek istiyoruz. Bu alanda potansiyel satın almaları değerlendiriyoruz” dedi.
Zorunlu sigorta penetrasyonunda artış bekliyoruz
Denizcilik sigortalarına yönelik zorunlu poliçelerde penetrasyon oranlarının artırılması gerektiğinin altını çizen Teker, “Özellikle turizm sektöründeki teknelere yönelik zorunlu sigorta ürünleri henüz yüzde 25 penetrasyon oranına sahip. Birkaç yıl içinde bu oranın Türkiye genelinde yüzde 70’e çıkmasını bekliyoruz” diye konuştu.
Risk analizi önemli
Sigorta süreçlerinde risk analizinin önemine vurgu yapan Teker, şöyle devam etti: “Bir gemi sigortalanmadan önce armatörün geçmiş prim ödeme düzeni, sefer sahaları ve hasar geçmişi gibi unsurlar detaylı şekilde inceleniyor. Bazı durumlarda gemiler fiziksel olarak inceleniyor ve uygun bulunmayan durumlarda poliçe iptal edilebiliyor. Ayrıca, kondisyon değerlendirmeleri kapsamında 30 gün içinde geminin durumu yerinde görülerek sigorta şartları gözden geçiriliyor” açıklamasında bulundu.
Yılsonu prim üretimi hedefimiz 70 milyon dolar
Türk P&I Genel Müdür Yardımcısı Enis Güngör ise, deniz sigortacılığı alanında Türkiye’nin uluslararası pazardaki hedeflerini rakamlarla açıkladı. Dünya deniz sigortacılığının büyüklüğünün 10 milyar dolar olduğunu belirten Güngör, Türkiye’nin 2016 yılında uluslararası yatırımlara başladığını ve bu süreçte dövizin Türkiye’de tutulmasının amaçlandığını vurguladı.
Güngör, 2016’dan itibaren uluslararası pazardan pazar payı almayı hedeflediklerini ifade ederek, 2024 yılı itibarıyla 70 milyon dolar prim üretimiyle yılı kapatmayı planladıklarını belirtti. 2026 yılında ise bu rakamın 100 milyon dolara ulaşacağını öngördüklerini ve bu hedefin, dünya denizcilik pazarının yüzde 1’ine denk geldiğini dile getirdi.
İstanbul Finans Merkezi’ne katıldık
Güngör, bu yılki önemli aksiyonlarından birinin İstanbul Finans Merkezi ile ilgili olduğunu belirtti. Bölgede finans merkezi eksikliği olduğunu ifade eden Güngör, Türk P&I’nın bu merkezde yer alan ilk sigorta şirketi olduğunu ve mart ayında katılımcı belgesini aldıklarını duyurdu. Takip eden altı ay içinde 10 milyon doları aşan bir hizmet ihracatı gerçekleştirdiklerini vurguladı. 2025 yılı hedeflerinin ise 25 milyon dolar olduğunu açıklayan Güngör, bu rakamın tamamen yurt dışında faaliyet gösteren denizcilere sağlanan sigorta priminden oluştuğunu kaydetti. Ayrıca, Güngör, Türkiye’deki oyuncularla rekabet etmek yerine yurt dışından prim kazanmayı amaçladıklarını belirterek bu yıl içinde Hizmet İhracatçıları Birliği üyeliğine kabul edildiklerini açıkladı. Son üç yılda Hizmet İhracatçıları Birliği’ndeki rakamın 75 milyon doları aşacağını ifade eden Güngör, bu gelişmelerin Türkiye’nin uluslararası deniz sigortacılığı pazarındaki hacmini artırma çabalarının bir göstergesi olduğunu sözlerine ekledi.
2024 deniz ticareti açısından zorlu bir yıl
2024 yılının deniz ticareti açısından oldukça zorlu geçtiğini belirten Kaptan Değer Pamuk, “Geçtiğimiz yıl, Panama Kanalı’nda yaşanan kuraklık nedeniyle uygulanan draft kısıtlamaları, gemi geçişlerini önemli ölçüde azalttı. Günde 36 gemi geçişi yapılırken, bu sayı 24’e düştü. Yıllık gemi geçiş sayısındaki azalma, navlun fiyatları ve işletme giderlerinin artmasına neden oldu. Süveyş Kanalı’ndaki geçmişte yaşanan Even gemisinin sıkışma olayı, dünya ticaretini derinden etkilemişti. Bu tür coğrafi zorluklar, 2024’te de devam ediyor. Amerika’nın Atlantik kıyılarında yaşanan Helene ve Milton kasırgaları, tahmini olarak 80 milyar dolarlık bir zarara yol açtı. Sigorta piyasası da bu durumdan etkileniyor” dedi. Pamuk, son dönemde yaşanan siyasi gerginlikler ve Kızıldeniz’deki olayların, dünya denizciliği üzerinde önemli bir baskı oluşturduğuna da dikkat çekti. Dünya ticaretinin yaklaşık yüzde 80’i deniz yolu ile gerçekleşirken, bu ticaretin yüzde 10-12’si Süveyş Kanalı üzerinden geçiyor. Ancak, güvenlik sorunları nedeniyle armatörler alternatif rotalar tercih etmeye başladı. Bu durum, ticarette yüzde 29-30 oranında bir düşüşe neden oldu” diye konuştu.
Armatörler doğru bilgilendirilmeli
Armatörlerin, yükselen maliyetler karşısında işletme giderlerini azaltmaya çalıştıklarını ancak, ambargolar ve uluslararası koşulların bu çabaları zorlaştırdığını söyleyen Pamuk, sigorta sektörünün, bu zorlukların üstesinden gelmek için armatörleri doğru bilgilendirmesi ve riskleri yönetmesi gerektiğini ifade etti. Pamuk, deniz ticaretinde karşılaşılan bu zorlukların, uluslararası iş yapma anlayışını yeniden gözden geçirmeyi gerektirdiğini belirterek, “Armatörler, bu süreçte uluslararası standartları koruyarak sigorta hizmetlerinden en iyi şekilde yararlanmak zorunda” dedi.