Yılbaşında Hazine Müsteşar Yardımcısı olarak atanan Dr. Ahmet Genç, “Hazine, son 10 yılda sigorta sektörünü baştan sona düzenledi, önemli reformlara imza attı” diyor. Türkiye’de sigorta şirketlerinin 5-10 yıl öncesine göre mali yapılarının iyi olduğunu ve geçmişe göre hasar ödeme yeteneklerini geliştirdiğini ifade eden Genç, tüketicilerin sigorta şirketleri ile ilgili tereddüt etmemeleri gerektiğini söylüyor.
Hayatımız Sigortalı / ALP SÜER
Sigortacılar arasında bir bilgi yarışması düzenlesek ve Türk sigorta sektörünün, son 10-15 yılını ele alıp, yarışmacılara, “Sektöre en fazla katkıda bulunan bürokrat kimdir?” diye bir soru yöneltsek, çoğu yarışmacının vereceği yanıtı tahmin etmek mümkün: “Dr. Ahmet Genç.” Genç, Hazine Müsteşarlığı’ndaki icraatlarıyla taraflı tarafsız sektörle yakından ilgilenen herkesin saygısını kazandı. 2007’de yasalaşan Sigortacılık Kanunu’ndan tutun, 2012’deki Afet Sigortaları Kanunu’na 2013’te Bireysel Emeklilik Sistemi’ndeki (BES) yüzde 25 devlet teşviki uygulamasının başlamasına kadar pek çok mevzuat, Genç’in Hazine Müsteşarlığı Sigortacılık Genel Müdür Vekili ve Hazine Müsteşarlığı Sigortacılık Genel Müdürü olduğu dönemlerde mesai arkadaşlarıyla gerçekleştirdikleri uzun çalışmalar sonucunda hayata geçti. Yılbaşından itibaren, Hazine Müsteşar Yardımcılığı görevine atanan Genç, Sigortacılık Genel Müdürlüğü koltuğunu ise Gökhan Karasu’ya devretti.
16-18 Ocak’ta Afyon’da düzenlenen ve SİGORTALI Dergisi olarak takip ettiğimiz Sigortacılık Zirvesi’ne katılan Genç, sigorta sektörü ve BES ile ilgili olarak yaptığı sunumda birbirinden önemli değerlendirmelerde bulundu. Hazine’nin, son 10 yılda sigorta sektörünü baştan sona düzenlediğini ve önemli reformlara imza attığını vurgulayan Genç, “Türkiye’de sigorta şirketlerinin de 5-10 yıl öncesine göre mali yapıları iyi. Tüketicilerin sigorta şirketleri ile ilgili tereddütlerinin olmaması gerekli” diyor.
Kişi başı prim üretimi 14 yılda dörde katlandı
Genç, Zirve’de düzenlenen toplantıda, 2000 yılından itibaren Hazine Müsteşarlığı’nın sigortacılıkla ilgili icraatları ve sektörün geldiği nokta hakkında önemli bilgiler verdi. Genç’in verdiği bilgilere göre, sektörde toplam prim üretiminde son 14 yıllık dönemde ortalama yüzde 23 artış yaşanmış. Dolar bazında da prim üretimi yüzde 14 artış göstermiş. Prim üretimi 14 yıllık süreçte 2.8 milyar dolardan 12.7 milyar dolara çıkarken, kişi başına prim, 2000’de dolar bazında 44 dolar iken, 2014 yılı sonunda 166 dolara yükselmiş. Buna karşın OECD ülkelerinde ise kişi başına düşen prim üretimi, aynı süreçte 2 bin dolardan, 2 bin 898 dolara yükselmiş. Toplam primin, gayrisafi yurtiçi hasılaya oranı 2000 yılında yüzde 1.06’dan, 2013’da yüzde 1.55’e ulaşmış. OECD ülkelerinde ise bu oran, 2013’te yüzde 7.74’e seviyesinde gerçekleşmiş. Genç’in verdiği rakamlar, sigorta sektöründeki potansiyeli de açıkça ortaya koyuyor.
Hazine Müsteşarlığı’nda sigortacılıkla ilgili olarak yapılan çalışmalara baktığımızda ilk göze çarpan 2000’de Zorunlu Deprem Sigortası uygulaması ve DASK’ın faaliyete başlaması. DASK’ta biriken fon, 2015 yılı başı itibarıyla 3 milyon TL’ye DASK’ın ödeme kapasitesi de reasürans olanaklarıyla birlikte 14 milyar TL’ye ulaşmış.
2005’te Tarım Sigortaları Kanunu’nun yasalaşması, 2006’da TARSİM’in faaliyete başlaması ve yeni sermaye yeterliliği düzenlemesinin yayımlanması çok önemli icraatlardan birkaçı. Genç’in ifadesine göre 2006’da yeni sermaye yeterliliği rasyosunun yayımlanması, 2008-2009 krizinin de rahat atlatılmasını sağladı.
İlgili dönemde gerçekleştirilen en önemli icraatlardan birisi de kuşkusuz, sektörün yasasına kavuşması. 2007’de TBMM’de kabul edilen 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu sektördeki yasal boşluğu doldurarak sektörün de bir anlamda önünü açtı. 2007’den sonraki tüm düzenlemelerin söz konusu yasaya dayanarak yapıldığını belirten Genç, 2007’nin sektör açısından gerçek bir milat olduğuna dikkat çekiyor. En önemli icraatlardan birisi de 2009’da Tahkim Komisyonu’nun faaliyete başlaması. 2009 yılında mahkemelere giden sigorta ihtilafları sayısının 28 bin olduğunu vurgulayan Genç, bu sayının 20 bin civarına indiğine bir başka deyişle tahkim sisteminin yargının yükünü 8 bin dosya azalttığını söylüyor (En son rakamlarla dosya sayısı 10 bine ulaşmış).
Hazine Müsteşarlığı’nın reform niteliğindeki icraatlarından bahsederken, BES’e de ayrı bir yer vermek gerekiyor. 2001 yılında Meclis’te Kanunu kabul edilen ve 2003 yılında 5 şirketle faaliyete başlayan BES’te 2013’te başlayan 100 TL’ye 25 TL devlet katkısının sistemde çok etkili olduğu görülüyor. 2003’ten 2012 yılı sonuna kadar 3.1 milyon katılımcının girdiği BES’e 2013 ve 2014 yıllarında ise 2 milyon katılımcı girdi, Sistemde biriken fon da 37 milyar TL oldu. Bu da çok ciddi bir rakam.
Toplantıda, “Sektörle ilgili olarak olumsuz gördüğü hususlar olup olmadığı” sorulan Genç, bu konuda şu değerlendirmeleri yaptı: “Vatandaşın talebinin olup da sigorta arzının olmaması gerçekten olumsuz bir husus. Teminat bulunamayan riskler diye bir şeyin olabilmesi, Türkiye gibi penetrasyon oranının yüzde 1.55 olduğu bir ülkede kabul edilebilir bir durum değil. Bu sorunu çözmek için Kanun değişikliği yapıldı. Olağan Dışı Riskler Yönetim Merkezleri diye bir mekanizma getirildi. Onu çalıştırmaya çaba harcıyoruz.”