Sağlık ve Sigorta Yöneticileri Derneği’nin (SASDER) bu yıl 12’ncisini düzenlediği Ulusal Kongre, “Sağlıkta Yeni Dengeler” temasıyla Antalya’da başladı. Dört gün sürecek kongrede sağlık hizmetlerinin geleceği, özel sağlık sigortacılığındaki dönüşüm, teknolojik ilerlemelerin etik boyutları ve değişen ekosistemde denge arayışı masaya yatırılacak.
SİGORTAMEDYA ÖZEL
Sağlık ve Sigorta Yöneticileri Derneği (SASDER) tarafından bu yıl 12’ncisi düzenlenen Ulusal Kongre, “Sağlıkta Yeni Dengeler” temasıyla Antalya’da başladı. 13–16 Kasım 2025 tarihleri arasında Calista Luxury Resort Otel’de gerçekleştirilen kongre, sağlık hizmetlerinin geleceğini, özel sağlık sigortacılığında yaşanan dönüşümü ve sağlık ekosistemindeki yeni yönelimleri sektörün önde gelen temsilcileriyle tartışacak.



Sağlık ve sigorta sektörünün önde gelen isimlerini buluşturan kongrenin açılışında konuşan SASDER Yönetim Kurulu Başkanı Çağatay Çınar, Bilimsel Kurul Başkanı Prof. Dr. Önder Ergönül ve Türkiye İş Bankası Yönetim Kurulu Başkanı Adnan Bali sektörün geleceğine ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

“Köklü kurumlarla güçlü bir ekosistem”
SASDER Yönetim Kurulu Başkanı Çağatay Çınar, tüm katılımcılara teşekkür ederek sözlerine başladı. “Biz çok güçlü ve köklü kurumları bünyesinde barındıran, iki sektörün paydaşlarını bir araya getiren önemli bir derneğiz” diyen Çınar, sigorta sektörünün ve özel sağlık kuruluşlarının tarihsel derinliğine dikkat çekerek “Ülkemizde sağlık branşında faaliyet gösteren ilk 15 sigorta şirketinin ortalama yaşı 71. 100 yaşını aşan 4, 50 yaşını aşan 5 şirketimiz var. Aynı şekilde özel sağlık hizmeti sunucularımızın da sadece Türkiye’de değil, yurt dışında da yatırımlar yaptığını ve sağlık turizmiyle tüm dünyaya hizmet verdiğini görmekten memnuniyet duyuyoruz” dedi.
“Sağlıkta dengeyi korumak her geçen gün daha zorlaşıyor”
Kongre temasını “Sağlıkta Yeni Dengeler” olarak belirleme nedenini açıklayan Çınar, “Ekosistemin güçlenmesi, onu oluşturan kurumların güçlenmesiyle mümkündür. Ancak değişimin hızı baş döndürücü. Her gün yeniden bir dünyaya uyanıyoruz ve bu dengeyi yeniden kurmak zorundayız” ifadelerini kullandı.
Çınar, özellikle sosyal medyada yaşanan genellemeci ve ölçüsüz eleştirilerin hem sigorta hem sağlık camiasını olumsuz etkilediğini belirterek “Son dönemde münferit olaylar üzerinden sektörlerin toptan yargılandığını görüyoruz. ‘Zaten bu sigortacılar’, ‘zaten bu doktorlar’ gibi genellemeler hem iyiyle kötüyü hem de suçluyla masumu aynı kefeye koyuyor. Eleştiride ölçülü ve dengeli olmaya, yapıcı kalmaya her zamankinden daha fazla ihtiyacımız var” diye konuştu.
“Startup Arena” ile genç girişimcilere destek
Bu yıl kongreye ilk kez “Startup Arena” formatının eklendiğini duyuran Çınar, sağlık ve sigorta alanında yenilikçi girişimleri desteklemek amacıyla düzenlenen yarışmaya 40’tan fazla başvuru geldiğini, bunlardan 8 girişimin finale kaldığını açıkladı.
Finalistlerin kongrede projelerini sunacaklarını aktaran Çınar, “İlk üç girişimi hep birlikte seçeceğiz. Önümüzdeki yıl da bu girişimlerin gelişim öykülerini yine kendi ağızlarından dinleyeceğiz” dedi.
“Liderlik vizyonuyla fırsatları konuşuyoruz”
Çınar, kongrede yalnızca sorunlara değil, fırsatlara ve liderlik vizyonuna da odaklandıklarını vurgulayarak “Bu buluşmalar, yalnızca sorunlar ve çözüm önerileriyle sınırlı değil; bilimsel temelde fırsatları, gelişim alanlarını konuşmak için de önemli bir zemin oluşturuyor. En büyük gücümüz sizlerden aldığımız destek ve geri bildirimlerdir” ifadelerini kullandı.
13. Ulusal Kongre 2026’da
Konuşmasının sonunda, 13. Ulusal Kongre’nin tarihini de duyuran Çınar, “SASDER olarak sizlerden aldığımız güçle bir ilki daha gerçekleştiriyoruz. 13. Ulusal Kongremizi 12–15 Kasım 2026 tarihlerinde yine burada yapacağız. Şimdiden hepinizi davet ediyoruz” diyerek sözlerini noktaladı.

“Sağlıkta dengeyi korumak artık her zamankinden zor”
SASDER 12. Ulusal Kongresi Bilimsel Kurul Başkanı ve Koç Üniversitesi Enfeksiyon Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Önder Ergönül, konuşmasında sağlık sisteminde denge arayışını bilimsel, etik ve toplumsal boyutlarıyla ele aldı.
“Bu kongre farklı; çünkü sağlık sektörünün farklı bileşenleri, kamu ve özel sektör temsilcileri aynı çatı altında buluşuyor. Bu, çok önemli ve ilginç bir fırsat” diyen Ergönül, kongre temasının geçen yıl “denge” olarak belirlendiğini, bunun zorlu ama gerekli bir konu olduğuna dikkat çekti.
Denge konusunun oldukça zor ama imkânsız olmadığının altını çizen Ergönül, “Umutsuz durumlar yoktur, umutsuz insanlar olabilir. Biz bu kongrede bu kavramı biraz zorlayacağız ve farklı açılardan değerlendireceğiz” dedi.
Ergönül, sağlık hizmetlerinde dengenin her alanda hissedildiğini belirterek teknolojik ilerlemeler ile insani değerler arasındaki ilişkiye değindi. Hızla gelişen teknolojinin yanında etik ilkeler ve insani değerlere dikkat çeken Ergönül, “Bir yandan mükemmeliyet merkezleri kuruyoruz, ama herkes bu hizmete erişebiliyor mu? Denge tam da burada önem kazanıyor” ifadelerini kullandı.
Küresel ölçekte yaşanan değişimlerin sağlık sistemine doğrudan yansıdığını vurgulayan Ergönül, bireyin gelişimine yapılan vurgunun toplumun bütüncül gelişimiyle dengelenmesi gerektiğini söyledi.
“İnovasyon kadar koruyucu hekimliğe de odaklanmalıyız”
Ergönül, kongrede yenilikçilik ve genç girişimcilik konularının da gündeme alınmasının önemli olduğunu belirterek SASDER Başkanı Çağatay Çınar’ın konuşmasında vurguladığı “Startup Arena” girişimini desteklediğini söyledi. Genç insan gücünün önemine dikkat çekerek “Yaşlanan bir toplumuz. Yani yine denge meselesiyle karşı karşıyayız. Tedavi alanında ilerlerken koruyucu hekimliği, sigorta perspektifinden nasıl güçlendirebileceğimizi tartışmalıyız” dedi.
“İklim değişikliği insanlığın en büyük tehdidi”
Konuşmasında insanlığı tehdit eden risklere de değinen Ergönül, en büyük tehlikenin iklim değişikliği olduğunu belirterek “Artık hipotez değil, gerçeklerle karşı karşıyayız. Son 10 bin yılda görülmemiş bir ısınma yaşanıyor. Sel felaketleri, buzulların erimesi, deniz seviyesinin yükselmesi, kuraklık ve tarımdaki bozulma artık günlük hayatımızın bir parçası. Bu sürecin bir sonucu olarak göç hareketleri de artıyor” dedi.
Ergönül, Koç Üniversitesi İş Bankası Araştırma Merkezi bünyesindeki ekolojik araştırma ağı kapsamında yürütülen çalışmalar hakkında da bilgi verdi. Göçmen kuşlar üzerinden enfeksiyon hastalıklarının yayılımını incelediklerini söyleyerek “Kırım-Kongo Kanamalı Ateşi üzerine yaptığımız araştırmalarda, göçmen kuşların taşıdığı keneleri izliyoruz. Bu, bilimin keyifli kısmı; ancak insani açıdan göç, özellikle Orta Doğu’da çok trajik sonuçlar doğuruyor” açıklamalarında bulundu.
“Pandemi bitti ama dersleri sürüyor”
Pandemilere de değinen Ergönül, COVID-19’un etkilerinin sona ermesine karşın sağlık sistemleri üzerinde bıraktığı izlerin sürdüğünü aktardı. “Pandemi beklenenden kısa sürdü, bunda aşıların çok büyük payı var. Ancak bu, insanlık tarihinin en büyük pandemisi değildi. COVID-19’da dünya genelinde 7 milyon, ülkemizde resmi rakamlara göre 100 bin kayıp yaşandı. Bu veriler, toplum sağlığında hazırlık ve dayanıklılığın önemini bir kez daha gösterdi” dedi.
“Kronik hastalıklar ve yaşlanma yeni dengesizlik alanları”
Ergönül, bulaşıcı olmayan hastalıkların sigorta ve sağlık sektörünü giderek daha fazla zorladığına dikkat çekti ve ekledi: “Kalp-damar hastalıkları, nörolojik rahatsızlıklar, diyabet ve obezite gibi kronik hastalıklar yaşlanan nüfusla birlikte artıyor. Sigorta ve sağlık hizmeti planlamasında bu tabloya göre yeni denge modelleri geliştirmek gerekiyor.”

“Yeni ve sağlıklı bir denge kurmak için geçmişi doğru okumalıyız”
12. Ulusal Kongre’de ana tema konuşmasını yapan Türkiye İş Bankası Yönetim Kurulu Başkanı Adnan Bali, Türkiye’de ekonominin ve bankacılığın son 100 yıllık dönüşümünü anlattı. Bali, dijitalleşme ve yapay zekânın bankacılığı kökten dönüştürdüğünü vurguladı.
“Ekonomide yeni ve sağlıklı bir denge kurabilmek için geçmişi anlamak şart” mesajını veren Bali, yaklaşık 40 yıllık meslek hayatından öz eleştiriler de içeren bir “ekonomi ve bankacılık tarihçesi” sundu. Türkiye’de krizlerin pahalı ama öğretici olduğunu; 2001 sonrası yapılan reformlar ve teknoloji yatırımlarının sektöre dayanıklılık kazandırdığını söyledi.
Cumhuriyetin ekonomik yolculuğu
Erken Cumhuriyet döneminden itibaren Türkiye’nin ekonomik yolculuğunu değerlendiren Bali, 1923–1929 yıllarının liberal bir anlayışla geçtiğini, 1929 Büyük Buhranı sonrasında ise pragmatik bir devletçilik politikasının benimsendiğini belirtti. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün yaklaşımının doktriner değil, koşullara göre politika üretmeye dayandığını vurgulayan Bali, “Amaç, siyasi bağımsızlığın yanına iktisadi bağımsızlığı eklemekti” dedi. Bu dönemde İş Bankası, Ziraat, Sümerbank ve Etibank gibi kurumların yalnızca bankacılık alanında değil, sanayi tesisleri ve fabrikalar kurarak kalkınmaya öncülük ettiğini aktardı. 1950’lerde ise artan kamu harcamalarının Merkez Bankası kaynakları ve bankalar üzerinden finanse edildiğini, düşük faizli kredilerin bankacılık yetkinliği gerektirmeyen bir ortam yarattığını söyleyen Bali, bu dönemde sermayesiz küçük bankaların çoğaldığını ifade etti. 1958’deki yüzde 66’lık devalüasyon ve ilk Bankacılık Kanunu’nun, bu yapıyı “ayıklayıcı bir kırılma” noktasına getirdiğini hatırlattı. 24 Ocak 1980 kararlarıyla birlikte ekonomik anlayışın ithal ikamesinden ihracata dayalı büyümeye yöneldiğini belirten Bali, para ve sermaye piyasalarının geliştiğini, kamu borçlanmasının piyasa yoluyla gerçekleştirilmeye başlandığını ve 1990’larla birlikte döviz serbestleşmesinin, döviz tevdiat hesaplarının hayatımıza girdiğini söyledi. 1990’lardan 2001 krizine kadar uzanan dönemi “bankaların müşteriye değil, Hazine kâğıtlarına yöneldiği yıllar” olarak nitelendiren Bali, yabancı para borçlanarak TL’ye çevrilip Hazine’ye plase edilen fonların yüksek reel getiri sağladığını, bunun da sektörün “açık pozisyon bağımlılığını” artırdığını ifade etti. Kredilerin bilançolarda ikinci plana düştüğünü ve 2001 krizinin sektöre ağır bedeller ödettiğini belirten Bali, kriz sonrası kamu bankalarının görev zararlarının kapatıldığını ve sistemin yeniden reel sektörü finanse etmeye yöneldiğini söyledi. 2001 sonrasında yürürlüğe giren 5411 sayılı Bankacılık Kanunu ve proaktif düzenlemelerin sektörü uluslararası standartlara yaklaştırdığını vurgulayan Bali, 2004–2007 döneminde yabancı sermaye girişinde yaşanan sıçramayı ise makroekonomik iyileşme, AB süreci, küresel likidite bolluğu ve tahkim yasasının getirdiği hukuki güvenceyle açıkladı. “Cumhuriyetin kuruluşundan 2003’e kadar gelen toplam doğrudan yatırım 18 milyar dolardı; yalnızca 2004–2007 başında bunun çok üzerinde giriş oldu. 2006’da tek başına 20 milyar dolar geldi” dedi.
Teknoloji yatırımları ve rekabette üstünlük
1980’lerden itibaren yapılan teknoloji yatırımlarının bugün sektörün rekabet gücünün temeli olduğunun altını çizen Bali, dijitalleşmenin geldiği noktayı şöyle özetledi: “İş Bankası’nda işlemlerin yaklaşık yüzde 98’i şube dışı kanallardan yapılıyor. Müşteri profili değişti; artık standart değil, kişiselleştirilmiş deneyim istiyor.”
Bali, bankacılığın şube merkezli olmaktan çıkıp müşterinin olduğu her yere gömülü hale geldiğini aktararak “Bugün kredi tahsisi ve fiyatlamanın büyük bölümü yapay zekâ ile yapılıyor ve çoğu zaman bizden daha isabetli sonuç veriyor. Bankacılık artık müşterinin dijital ayak izlerinin olduğu her yerde ‘örtük’ biçimde işliyor; gömülü finans yeni norm” dedi.
“‘Normal iyi’ yetmiyor”
Yeni kuşak müşterinin beklentisinin “her gün olumlu yönde şaşırmak” olduğunu söyleyen Bali, kişiselleştirilmiş deneyimin teknoloji ve yapay zekâ ile mümkün hale geldiğini belirterek “Eskinin genel geçer mesajları yerine, müşteriyi birey bazında anlayan ve ona göre davranan sistemler kurmak zorundayız” ifadelerini kullandı.
Konuşmasının sonunda Bali, teknolojinin etik ve hukuki çerçeveye oturmasının önemine değinerek “Yapay zekâ, insanın mental sınırlarını aşmasını sağlayacak; insana yakışan yaratıcı ve estetik alanları genişletecek. Ekonomide de bankacılıkta da sağlıklı denge, ancak geçmişin derslerini hatırlayıp geleceğin kurumlarını bu çerçevede inşa etmekle mümkün” diye konuştu.
Açılış konuşmalarının ardından program, Prof. Dr. Önder Ergönül moderatörlüğünde “Sağlık Hizmetinin Sunumunda Yeni Dinamikler – Yeni Dengeler” paneli ile devam etti.
Sigorta Ekranı:


