Reasürans piyasalarının kalbi her sene olduğu gibi yine Baden Baden’de atıyor. 22 Ekim’de başlayan ve bugün son günü olan Baden Baden Toplantıları’nda yine binlerce reasürör, broker ve sigorta şirketi bir araya geldi. Sektöre yön veren Baden Baden Toplantıları’nda yaşanılanları Sigorta Ekranı’nda yorumlayan Türkiye Sigorta Birliği Başkanı Uğur Gülen, reasürans dünyasında bugüne kadar görülmemiş bir sertleşen pazara tanıklık ettiklerini ancak Türkiye pazarına olan güvenin tam olduğunu açıkladı.
Dünyanın en bilinen ve önemli reasürans toplantısı Baden Baden Toplantıları 22 Ekim’de başladı. Bugün son günü olan Baden Baden Toplantıları’nda binlerce reasürör, broker ve sigorta şirketi bir araya geldi. Yeni yıl fiyatlamaları açısından sigorta sektörünü yakından ilgilendiren 2024 yılı reasürans kapasiteleri ve maliyetleri için önemli bilgilerin paylaşıldığı, iş ilişkilerinin geliştirildiği bu toplantılar, gelecek planlamaları ve stratejiler için kritik bir önem taşıyor. Türkiye Sigorta Birliği Başkanı Uğur Gülen, Baden Baden de yaşanılanları sektörün televizyonu Sigorta Ekranı’nda yorumladı. Sigorta Ekranı’nda Sigorta Medya Genel Yayın Yönetmeni Can Kantar’ın konuğu olan Gülen, görüşmelere çok yoğun katılım olduğunu belirterek “Türk heyetinin de toplantılara ilgisi büyüktü. En çok konuşulanlardan biri de Türk sigorta şirketleri oldu. Bu sene Türkiye Sigorta Birliği olarak da katıldık ve büyük övgü aldık. Çünkü ilk defa bir sigorta birliğinin toplantılarına katılarak ülkesini temsil etmesi ve ticari amaç olmadan bağımsız bir gözle bağımsız bir kurum olarak anlatması, yabancı katılımcıların beğenisini kazandı. Katılımcıların çoğu biz de kendi birliklerimize de söyleyelim, onlar da katılsınlar, birlikler de burada birbirleriyle görüş alışverişinde bulunsunlar dedi. Bu anlamda da bir ilke imza attık diyebiliriz. Bu vesileyle TSB Başkan Yardımcısı Ahmet Yaşar‘a, Genel Sekreter Özgür Obalı‘ya ve Genel Sekreter Yardımcımız Atilla Oskay‘a çok teşekkür ederim. Birlikte çok faydalı görüşmeler yaptık” dedi.
Reasüransta fırtınanın ortasından geçiyoruz
Reasürans konusunun bugüne kadar hiç değişik değerlendirmeler yapılan bir konu olmadığına dikkat çeken Gülen, “Gündemimizin önemli ama hiçbir şekilde sıkıntı yaratan bir konusu değildi. Şimdi ilk kez reasürans dünyasında sertleşen bir pazar gördük. Reasürans dünyasında işler iyiyken kapasiteler yumuşayan bir pazar, kapasiteler azalıp fiyatlar artınca da sertleşen bir pazar oluşur. Bu sertleşen Pazar, geçmişte birkaç kere teğet geçmişti ama bu sefer tam sertleşen pazarın üstündeyiz, yani en mükemmel fırtınanın ortasından geçiyoruz şu anda” diye konuştu.
Durum sadece Türkiye’ye özgü değil
Gülen bu durumun sadece Türkiye ile alakalı olmadığını belirterek “Öncelikle dünyada birtakım olaylar bu pazarı sertleştiriyor. Bunlardan bir tanesi artan faizler. Çünkü şu anda tüm dünyada pandemi sonrasında dolaşan paranın yarattığı bir enflasyon olduğu için ülkeler bunu kontrol edebilmek için sıkı para politikaları uyguluyorlar ve bu da faiz oranlarının ciddi bir şekilde artmasına neden oluyor. Öte yandan artan enflasyon maliyetler kadar riskleri de arttırdı. Bir taraftan da katastrofik riskler artmaya başladı. Dünyanın birçok yerinde iklim değişikliğine bağlı olayların hızı artmaya başladı ve reel süreçler çok ciddi katastrofik hasarları ödemeye başladılar. Bu yıl geçen yılın çok çok üzerinde bir hasar bekleniliyor. Tabii hasarlar arttıkça reasürans ve reasüransa olan talep de artıyor. Bir de modellenen yeni riskler var. Bunların hepsi üst üste eklendiğinde mükemmel bir fırtına yaratıyor. Zaten pazarı sertleştiren de bunlar” açıklamalarında bulundu.
Yıkılmaz, yılmaz bir piyasamız var
Türkiye’de sigorta sektöründe yaşananlara da değinen Gülen, şöyle devam etti: “Aslında hep Maraş Depremi diyoruz ama bunun öncesinde yapılanlara da bakmak lazım. Bunlardan biri ihtiyari deprem limiti. Bundan 7-8 yıl öncesinde 100 milyon dolar sigorta bedeline kadar tarifeden deprem primi alırdık. Fakat enflasyon ve kur artışlarıyla birlikte bu limit 12 milyon dolarlara kadar düşmüştü. Yani 12 milyon doların üzerindeki sigorta bedeli olan işletmelerde artık tarife uygulanmadığı için aslında hiç deprem pirimi almadığımız durumlar oluyordu. Şimdi neyse ki bu arttı ama diğer taraftan piyasadaki rekabet nedeniyle yangın poliçelerine deprem primi yazılmaya başlandı. Yani bir yangın poliçesi yapıldığında yangın, makine kırılması, sorumluluk riskinin yanında bir de deprem riski alınıyordu. Poliçenin fiyatında da sadece deprem primi vardı. Deprem haricindeki teminatlar neredeyse hiç prim almamaya başlamıştı. Deprem haricinde prim alınmadığı, deprem priminde de zorunlu alınacak tutar aşağı düştüğü için prim tutarları iyice azaldı. Azalan prim tutarları da şirketleri vurmaya başladı. Eskiden elde ettikleri kar marjını elde edememeye başladılar. Bunun üzerine 6 Şubat depremleri de gelince mükemmel fırtınanın Türkiye’deki yansıması bu şekilde oldu. Böyle sertleşmiş bir pazarın içinde, bu mükemmel fırtınanın üzerinde sektör Monte Carlo görüşmelerini de yaptı. Yine de çok şanslıyız çünkü gerçekten yıkılmaz, yılmaz bir piyasamız var. Biz zorluklarla başa çıkmayı bilen bir ülkeyiz. Zorluklarla bu cumhuriyeti kurup 100 yaşına getirdik. İşimizin bu tarafında da zorlukları aşacağımıza inanıyoruz.”
Geleneksel piyasaların yanında alternatif piyasalar oluşmaya başladı
Sertleşen piyasaların bir numaralı özelliğinin fiyatların artması olduğunu söyleyen Gülen, “Fiyatların artacağı kesin. Teminat var, teminat kapasitesi var ama bir maliyet olacak ve maliyetin yükselmesi kaçınılmaz gibi geliyor. Ne kadar olacağını bilmiyoruz. Önümüzdeki iki üç ay içinde pazarlıklar bunu gösterecek. Ama ciddi bir artışın olacağını bugün söylemek doğru olur. Fakat diğer taraftan her talep kendi arzını da doğuruyor şu an. Geleneksel reasürans piyasalarının yanında katastrofik tahviller veya parametrik sigortalar gibi alternatif piyasalar da oluşmaya başladı. Böyle olunca geleneksel piyasalar çok da rahat olmayacaktır ve piyasada arz talep kendisine bir denge bulacaktır” dedi.
Türkiye pazarına girmek için şu an çok doğru bir zaman
Hâlihazırda devam eden reasürans görüşmelerine ilişkin bilgiler de veren Gülen, birçok reasürans şirketinin Türkiye’ye verdiği kapasiteleri indirme kararı aldığını aktararak “Belki kendi içinde dağıtım tarafında biraz farklılık yaratabilirler ama toplam kapasiteleri değiştirmeyeceklerini söylediler. Birkaç tane çok seçici reel sektör Türkiye pazarında biraz küçülmeyi, bazıları ise pazardan çıkmayı düşünüyor ama diğer tarafta hem Avrupa hem Ortadoğu’dan özelikle Türkiye pazarına girmek isteyen çok sayıda da reel sektör var. Çünkü girmek için çok doğru bir zaman ve biz de bütün toplantılarda Türkiye pazarına girmek için çok doğru bir zaman olduğunu söyledik. Çünkü fiyatların yükselme noktasında girmek iyi bir şeydir. Bu borsa gibi aslında; doğru zamanda girip, doğru zamanda kağıdı alıp doğru zamanda çıkıp tekrar girmek gibi düşünebilirsiniz. O yüzden şu anda Türkiye pazarı, girilmek için çok doğru bir yer. Bir kere ihtiyari deprem limiti 400 milyon TL’den iki milyar TL’ye yükseltildi. Bu ilave bir deprem primini müşterinin ödeyeceği anlamına geliyor. SEDDK ile istişare içindeyiz. Ortak bir noktada buluşup tarifeler arttırılacak. Bu da ilave bir pirim yaratmak demek. Sigorta bedelleri artık olması gereken bedelden veya dövize endeksli şekilde yapılmaya başladı. Bu da yine sigorta bedellerini yukarı çıkartıyor ve ilave prim demek. Artık deprem primine poliçe yazmak çok kolay olmayacak. Mutlaka deprem priminin belli bir yüzdesi deprem, yangın ve diğer teminatların primi olarak yazılmak durumunda kalacak. Bu da ilave primin büyümesine neden olacak bir diğer neden. Bunların hepsini üst üste koyduğumuzda 2024 yılı özellikle oto dışı sigortalarında primlerin çok güçlü bir şekilde arttığı ve bunun sektör paydaşlarına yansıyacağı bir yıl olacak” açıklamalarında bulundu.
Olası İstanbul depremine karşı hayata geçirilen uygulamalar güven tesis ediyor
Olası İstanbul depreminin herkese ilave bir risk getirdiğini söyleyen Gülen, “Ancak sigortacılık veya reasürans zaten risk alma sanatı. Bunu ölçülebilir aldıktan, fiyatlamayı doğru yaptıktan sonra risk almak durumundasınız zaten. Ayrıca inşaat kodları, yeni yapılan inşaatların doğru zemine yapılması, özellikle Orta Vadeli Plan’daki bina tamamlama sigortası, tasarım ve müteahhitlerin mesleki sorumluluk sigortası, buralardaki kontrol fonksiyonunun sigorta şirketlerine verilmesi, Kentsel Dönüşüm Başkanlığı’nın varlığı gibi çok sayıda olası uygulamanın karşı tarafa güven verdiğini söylemek hiç yanlış olmaz” diye konuştu.
Uzak Doğu, Orta Doğu ve Afrika pazarından gelen kapasitelere önyargılı olunmamalı
Asya ve Afrika kökenli reasürans şirketlerinin sektör üzerinde risk oluşturur mu endişesi ile ilgili görüşlerini aktaran Gülen, “Sigortacının sigortası reasürörlerin bir afet durumunda para ödeyebilme gücüne sahip olması çok kritik. Bunun için de derecelendirme kuruluşları var. Uzak Doğu, Orta Doğu ve Afrika pazarından gelen kapasiteler bence son derece kaliteli. Benim gördüklerim gayet güçlü derece almış, ne yaptığını bilen kapasiteler. İçlerinde daha zayıf olanları vardır, o da tercihtir. Yani onları seçip seçmemek de şirketlerin kendi tercihine kalacaktır. Bunlar zaten kanunlarla da düzenlenmiş. Daha düşük reytingli şirketlerle çalışırsanız daha yüksek sermaye ayırıyorsunuz. Daha ağır ekiple çalışırsanız daha az sermaye ayırıyorsunuz. Bence Türk sigorta sektörü bunların son derece farkında. Özellikle reasürans tarafında çalışanlar dünyada sayılı deneyimi olan, ne yaptığını bilen insanlar” dedi.
Sigorta Ekranı: