Deprem bölgesinde 4 ayı geride bıraktık. Geride bırakılan sadece zaman olmadı. İnsanlığını, ahlakını, etik değerlerini, geleneklerini, vicdanını ve daha neler neler geride bırakıldı. Deprem bir doğa olayı ve onu bu kadar yıkıcı yapan insanoğlu. Birinci aşaması, depremden önce başlıyor. İnsan kendi eliyle bildiği, gördüğü, anladığı her şeyi yok sayıp bilim ve hukuk başta olmak üzere tüm değerlerini göz ardı ederek, depremde en büyük fiziki zarar ve can kaybının nasıl yaratılacağına ilişkin tüm koşulları sağlamış. İkinci aşama, sadece doğa olayı depremin gerçekleşmesiydi. Kötü ve olumsuz tüm koşullar önceden sağlandığından deprem varlığını kusursuz yaşattı. Genel bakış açısıyla; deprem bölgesinde, fay hattı üzerinde, mühendislik bilimi ve çözümlerinden uzak ve hukuk ile kuralları yok sayan yapılanma görülebilecek en kötü sonucu yaşattı. Tam bir trajedi, büyük acı ve zor günler…
Bugünleri de aşarız
Bugünleri de aşarız, ancak aynı aklın devamı, bölgede elinden geleni yapmaya devam ediyor. Deprem bölgesine dışarıdan gelenlerin 4 aydır yaşattıkları depremi unutturdu. Bölge insanı zor durumda. Yakınlarını kaybetmiş olanların acısı büyük. İçinden ne şekilde çıkılacağı bilinmeyen bir ortamda uzanacak her eli tutmaya hazır. Hepsi onurlu, gururlu insanlar. Depremden önce içimizden biriydiler. Bir doğa olayının mağduru olarak desteğe ihtiyaçları var. Akıl, bilim, olanak ve fırsat, moral ve motivasyon, yönlendirme, ilgi ve alaka gibi tamamı manevi değer taşıyan insana özgü değerlere ihtiyaçları var. Tam bu aşamada her şey olması gerektiği gibi gerçekleşiyor. Bölge dışından gelen firma, şahıs, kuruluş, satıcı, hukukçu, danışman, asistan firma, hizmet sunan vs. dışarıdan iş yapmaya gelenlerin BAZILARI kusursuz biçimde ellerinden gelen ne varsa yapıyor. Ne varsa derken kötülük anlamında ne varsa.
Mağdur, depremzede vs. hiç önemli değil. Bilmediği tüm konularda her şeyi sunarken, ülkenin vazgeçilmez efsanesi gibi tanıtıyorlar kendilerini. İlk kez yaşanan durumdan istifade ediliyor. Tabi ki ticarette yapılır; ama doğru ve ahlaklı olur. Sigorta sektörü tüm iyi niyeti ile sahada çalışıyor olsa da yapılanların üzerine gölge düşüren ara faktörler iz bırakacak sorunlara yol açıyorlar. Sigorta şirketleri doğru ve gerçek zararı tam tespit edip hemen tazminat ödemesi yaparken araya giren çıkar odaklı yapıların yol açtığı dezenformasyon, süreçleri zedeliyor. Sigorta sektörü çok güçlü ve tecrübeli yapısıyla kimseyi mağdur etmez, edemez, ettirilmesine de izin vermez.
Acenteler dışında kimseyi dikkate almayın!
O halde bölge insanının şunları bilmesi lâzım:
- Sigortacılık konusunda yıllardır size hizmet veren, her kötü gününüzde yanınızda olan, kendisi de bir depremzede olduğu halde özel sorunlarını, işlerini bırakıp size destek olmaya çalışan acenteleriniz dışında “kimseyi dikkate almayın.”
- Damdan düşenin halini damdan düşen anlar ve ekmeği fırından almak her zaman daha iyidir.
Ne yapmak lazım? Uzak durmak lazım. Kimlerden uzak durulmalı?
- Kendisini sigortacı olarak tanıtan laf ebelerinden,
- Kendisini danışman olarak tanıtan ahlak yoksunu cahil cüretkârlardan,
- Kendisini asistan firma olarak tanıtan kadrosunda mühendis bile olmayan amele hizmetleri sunucularından,
- Kendisini sigorta sektörünün vazgeçilmez partneri olarak tanıtan bitmek bilmeyen hikâyeler anlatan masalcı densizlerden,
- Kendisini akademisyen olarak tanıtan ve artık burada 500 yıl deprem olmaz düşüncesiyle her binaya güçlendirilir, sorun yok raporu veren sahtekâr, hırsızlardan,
- Kendisini uzman, profesyonel, eksper, arabulucu vs. olarak tanıtan orta oyuncusu dansözlerden.
Ve benzerlerinden uzak durun.
Sırtınızı dayadığınız acentenizin yapamadığını yapan bir tane henüz çıkmadı, çıkmayacak. Her ne danışacaksanız, acenteniz ve sigorta şirketiniz ile görüşün. Her kim ile görüşürseniz görüşün mutlaka yazılı yapın. Söz uçar, yazı kalır.
Depremin üçüncü aşamasındayız. Bu da artçı ahlaksızlık aşaması. Ülkemizde bu konuda oldukça yüksek kalitede ahlaksız bulabilirsiniz. Her gün basında hep beraber okuyor ve görüyoruz. Sahte doktor, sahte avukat, sahte hâkim, sahte polis vs.
Depremin birinci aşamasında aktif olan akıl ve ahlak yoksunu kitle, kötü sonuçlara koşul ve ortam yarattı. Canınızı, canlarınızı almayı sağladı. Depremin üçüncü aşamasında aynı kitlenin uzantısı hâlâ aktif ve yoğun emek veriyor. Hayatta kalanların cezalandırılması için parası, malı ve mülkü neyi varsa almaya çalışıyor.
Depremin dördüncü aşamasını yazamam. Hukuk başıma bela olur. Onu da artık siz tahmin edin. Ama, artık “dur” deyin. Birileri dur demedikçe, daha çok aşamalar geçeriz. Bu vesile ile sektörün kalesi ve tek dayanağımız SEDDK ya uygun zamanda bu konuda aksiyon almaları için buradan şikâyet ediyor ve duyuruyorum.
‘Sektörün içinden olup, sektör ile beraber ve sektöre karşı’ çalışanları ve hizmet sunanlarını artık bir şekilde hep beraber lütfen ayıklayalım. Çalanın çaldığıyla yükseldiği dönemde, bunların sigorta sektörünü dışarıdan dizayn eder hale geldiklerine tanık oluyoruz. Hepimizin de bunlardan uzak durması lazım. Sayın Mehmet Akif EROĞLU, en zor dönemde göreve gelen, 1000 yılın depremini yöneten, en yoğun ve en çok çalışan sektör lideri olarak bu konuyu umarım gündemine alır.
Kötü günlerden de uzak duralım. Bol güneşli, güzel günler dilerim.