Küresel kaos çeşitlenerek artmaya devam ediyor. Covid etkileri tam olarak kalkmış değil. Ukrayna-Rusya savaşı, Avrupa’yı oldukça fazla etkiledi ve etkilemeye devam edecek. Avrupa’nın yıllar sonra farklı sorunlar ile karşılaşmasının etkilerini henüz görmeye başlamadık. Son dönemde ‘resesyon’ daha çok kullanılır oldu. Resesyon ya da durgunluk, ekonomik faaliyetlerde genel bir düşüş olduğunda ortaya çıkan bir iş döngüsü daralmasıdır. Durgunluklar genellikle harcamalarda yaygın bir düşüş (olumsuz bir talep şoku) olduğunda ortaya çıkar. Bu durum finansal kriz, dış ticaret şoku, olumsuz arz şoku, ekonomik balonun patlaması veya büyük ölçekli insan kaynaklı veya doğal afet (örneğin pandemi) gibi çeşitli olaylar tarafından tetiklenebilir.
10 Avrupa ülkesi resesyona giriyor
Almanya’nın da içinde olduğu en az 10 Avrupa ülkesi resesyona giriyor. AB Komisyonu’na göre, bu yıl İsveç, Avusturya, İrlanda, Lüksemburg, Çek Cumhuriyeti, Macaristan ve üç Baltık ülkesi için resesyon bekleniyor. Hırvatistan, Yunanistan, İspanya ve Portekiz gibi hizmet odaklı güçlü talepten yararlanan ekonomilerin bu yıl yüzde 2’nin üzerinde büyümeleri beklenirken; gelecek yılki büyümelerinin de, sanayiye daha odaklı ülkelerden daha yüksek kalması bekleniyor. Enerji yoğun endüstriyel ekonomilerin toparlanmasının ise daha uzun süreceğinden bahsediliyor.
Enflasyon yıllar sonra uğraşılması gereken yeni bir darboğaz olarak AB’nin de gündeminde. Rusya-Ukrayna krizinin ardından, Ortadoğu’da artan jeopolitik gerilimlerin tetikleyebileceği enerji fiyatlarında yeni bir artış olabileceği, olasılıklar arasında yükseliyor. Ortadoğu’da devam eden durumun kendi bölgesindeki sınırlı etkisinden çıkmaya başladığı ve jeopolitik etkilerin ekonomiye her geçen gün olumsuz etki edeceği görüşü hâkim. Etkisi altında kaldığımız 2 coğrafya “Avrupa ve Ortadoğu” kısa vadede pozitif görünüm sergilemezken küresel diğer olumsuz etkiler her geçen gün sayısını ve şiddetini artırıyor. Küresel iklim değişikliği olumsuzlukların içinde kendisine ayrı bir alan açmaya devam ederken sigorta sektöründe kısa ve orta vadede iyileşme görmemiz imkânsız.
Yazıyı hazırladığım sırada İngiltere’nin etkili bir resesyon sürecine girdiği, bazı reasürörlerin çok fazla etkilendiği, pazarda sıkı daralmalar yaşandığı, risk ve hasar yönetiminde kriz politikalarına geçiş olduğu dile getirilmekte idi. 2023 yılında yaşadığımız 1000 yılın depreminin Türk sigorta sektörüne dolaylı etki ve yansımaları en az 5 yıl sürecektir. Sene sonunda Polyanna içerikli mesajların altının boş olduğunu anlamamız için sadece Ocak ayına girmemiz yeterli oldu.
Artan reasürans fiyatları, kapasite güçlükleri, değişen politikalar vs. hızla açıklanmaya başlandı. Teminat bulamayan iş dünyası sesini yükseltirken beklediği karşılığı göremiyor. Göremez ve görmemeli de. Güneşli güzel günlerde risk analizi, risk yönetimi, risk paylaşımı, eğitim vs. söylemlerini elinin tersiyle iten sanayiciler bu gün teminat bulamadıklarından şikâyet ederken, Sayın Osman Çelik açıklama yaparak, “Sanayi sektörünün kurumsal risk yönetim sistemlerinin yeterli seviyede olmaması, daha düşük primler ödemek amacıyla eksik sigorta yaptırılması, enflasyona bağlı değişikliklerin göz ardı edilmesi sanayiciler açısından sorun. “Temel ilke, riskin mutlaka sigortalanabilir hale getirilmesidir” demekte haklı. Bu tek taraflı sigorta sektörünün çabasıyla olmaz. Olabilecek en düşük prim için akla hayale gelmeyen fantezileri uygulayan BAZI aracıların pazarda teminat arayan iş dünyasına koşarak bugün çözüm üretmesi gerekir. Sektörün zayıflatılmasının bedelini de ayrıca ödeyeceğiz. Tam bir kaos ve enkaz devir alan yeni SEDDK yönetiminden göreve geldiklerinden itibaren hemen her gün yeni açıklama ve uygulama yapılması büyük ve tek tesellimiz.
Tek umudumuz, SEDDK. Otorite ve otoriterlik, romantik ve sofistike bir çağrışım yapmaz. Kural koymak ve uygulamak elbette alışkanlığı farklı olan tarafları rahatsız edecektir. Sayın Osman Çelik yıllardır anlatamadığımız oyunun kuralını tek cümle ile özetliyor “Riskin sigortalanabilir hale getirilmesi”. Bu kadar. Risk sigortalanabilir hale geldiğinde de sadece fiyat odaklı ilerlemek de artık mümkün değil.
Sektör satış, satış, satış, söyleminden vazgeçmeli
Sigorta sektörü de satış, satış, satış.. söyleminden vazgeçmeli. Rekabet içerik ve kalitede olmalı. Sürdürülebilir bir sigortacılığa da ihtiyacımız var. Sanayi ve iş dünyası riski sigortalanabilir hale getirdiğinde sigorta sektörü paydaşlarının da rekabet uğruna SEKTÖRÜ SATMADAN hizmet sunacağı bir döneme girmek durumundayız. Sayısı az, sınırlı kalmış pazar yıkıcı kişi ve aktörlerden kurtulmadan oyunu yeniden oynadığınızda, aynı kişi ve aktörler kaldığı yerden devam edecektir. Yıllardır başına buyruk hareket eden kitle Türkiye için küresel ısınmadan daha kötü sonuçlar yaratabiliyor. Yeni normallerimiz, her sabah güne yeni bir kaos ile başlamak olacak. Yerel konuların ötesinde küresel olarak böyle bir döneme girdik. Başka işimiz yok. Mesleği ve sektörümüzü seviyoruz. Daha çok dayanışma, iş birliği ve ETİK, ayakta kalmak için gerekli. Yılın ilk yarısı bitmeden ne anlatmak istediğim kendiliğinden ortaya çıkacak. Sağlıklı günler dilerim.
Uzun sözün kısası; BİNDİK BİR ALAMETE, GİDİYORUZ ……….. 😔