5 Aralık 2025, Cuma
spot_img

Komplikasyon sigortası zorunlu hale geliyor: Sektör hazır mı?

26 Nisan 2025’te yürürlüğe giren Sağlık Turizmi Yönetmeliği ile belirli tıbbi işlemler için zorunlu hale gelen komplikasyon sigortası, sağlık turizminde yeni bir dönemi başlatıyor. Ancak uygulamada hâlâ birçok soru işareti mevcut. Sigorta Medya’ya konuşan Opinmed Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Ender Günay, komplikasyon sigortasının kapsamından hukuki risklerine kadar tüm detaylarıyla değerlendirdi.

Türkiye’nin sağlık turizmi alanında dünya çapında öne çıkmasında, sadece tıbbi hizmet kalitesi değil, bu hizmetlerin güvence altına alınması da büyük önem taşıyor. Sağlık turizmi kapsamında ülkemize gelen hastaların en çok merak ettiği konuların başında ise tedavi sonrası olası komplikasyonların nasıl karşılanacağı geliyor. Bu noktada devreye giren komplikasyon sigortaları, hasta ile sağlık kuruluşu arasındaki güven ilişkisini güçlendiriyor.

Sigorta Medya’ya konuşan Opinmed Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Ender Günay, komplikasyon sigortasının ne olduğundan hangi süreçleri kapsadığına ve sağlık turizmindeki yerine kadar birçok konuda bilgi verdi.

“Sağlık turizminde güven ortamı oluşturmak adına kritik önem taşıyor”

Günay, komplikasyon sigortasının Türkiye’ye sağlık turizmi amacıyla gelen kişilerin geçirdikleri tıbbi müdahaleler sonrası ortaya çıkabilecek öngörülebilir istenmeyen etki ve yan etkileri teminat altına alan bir ürün olduğunu belirterek “Bu sigorta, sadece operasyonun tekrar edilmesi gibi tıbbi işlemleri değil; uçak bileti, konaklama, refakatçi gibi ek masrafları da limitler dahilinde karşılar. Sağlık turizminde güven ortamı oluşturmak ve hizmet sunucuların risklerini azaltmak açısından kritik önem taşıyor” dedi.

26 Nisan 2025’te yayımlanan yeni Sağlık Turizmi Yönetmeliği ile komplikasyon sigortasının ameliyathanede gerçekleştirilen işlemler için zorunlu hale getirildiğini hatırlatan Günay, “Bu önemli bir adım. Ancak kapsam henüz dar; sadece cerrahi işlemleri kapsıyor. Uygulamanın genişletilmesi, sektörün tüm ihtiyaçlarını karşılayan bir yapı oluşturulması gerekiyor. Zira sağlık turizmi artık sadece tedavi kalitesiyle değil, hasta güvenliğiyle de ölçülüyor” diye konuştu.

“Daha sistematik bir yapıya kavuşması gerekiyor”

Komplikasyon sigortası yaklaşık beş yıldır var. Ancak yeterince tanınmadı” diyen Günay, şöyle devam etti: “Teminat kapsamı, poliçe içerikleri, fiyatlandırma, faturalama süreçleri gibi konularda birçok soru halen net değil. Bu da yaygınlaşmasını zorlaştırıyor. Şimdi gelen zorunlulukla birlikte daha sistematik bir yapıya kavuşması bekleniyor.”

“Sağlık turizmindeki büyüme hızı ve her yıl artan hasta sayısı talebi artırıyor”

Komplikasyon sigortası talebini etkileyen birçok unsur olduğunu söyleyen Günay, “Öncelikle sağlık turizmindeki büyüme hızı ve her yıl artan hasta sayısı, bu sigortaya olan ihtiyacı artırıyor. Özellikle estetik cerrahi ve organ nakli gibi komplikasyon riski yüksek operasyonlar, sigorta gerekliliğini daha da ön plana çıkarıyor. Türkiye’nin sağlık altyapısının uluslararası akreditasyonlara sahip olması ve güvenilir bir tedavi ortamı sunması, hasta güvenini artırarak dolaylı olarak sigorta talebine olumlu yansıyor. Bununla birlikte sigorta primlerinin uygun düzeyde olması, talebin artmasını sağlıyor. Ayrıca yüksek komplikasyon maliyetleri, hastaları ve kurumları sigortaya yöneltiyor. Yüksek gelir grubundaki hastaların kapsamlı poliçeleri tercih etmesi, olumsuz hasta deneyimleri veya medyada yer alan komplikasyon haberleri de bu sigortaya olan ilgiyi artırıyor. Sigorta şirketlerinin seyahat sağlığı, üçüncü şahıs sorumluluk teminatları, acil nakil ve ikinci görüş gibi hizmetleri poliçelere dahil etmesi ise sigortanın cazibesini güçlendiriyor. Yine yurt dışı anlaşmalı kurumlarla doğrudan ödeme sistemleri, erişimi kolaylaştırıyor. Son olarak, turizm acenteleriyle entegre sunulan sigorta paketleri, dijital bilinçlendirme kampanyaları ve küresel trendler doğrultusunda dental, IVF gibi özel alanlara yönelik ürünlerin artması da talebi etkileyen diğer önemli faktörler arasında” açıklamalarında bulundu.

“Sektöre özel, asgari teminat ve prim yapıları belirlenmeli”

Poliçelerin içerik ve teminat yapısına değinen Günay, sigorta şirketlerinin uzman desteğiyle en geniş kapsamı sunmaya çalıştıklarını ancak genel anlamda poliçelerin hâlâ tüm ihtiyaçları kapsamadığını belitti. Organ nakli ya da tüp bebek gibi işlemlerde oluşabilecek komplikasyonlar için henüz teminat sağlanamadığına dikkat çeken Günay, “Bu nedenle sektöre özel, asgari teminat ve prim yapıları belirlenmeli. Kurumlara, bu temel yapının üzerine ek klozlarla poliçeyi genişletme imkânı da sunulmalı. Ancak yıl sonuna kadar zaman daraldı. Kamu, sigorta şirketleri ve sağlık hizmet sunucuları birlikte hareket ederek ivedilikle hazırlık yapmalı” şeklinde konuştu.

“Poliçeler genel olarak yurt içinde geçerli”

Poliçelerin genel olarak Türkiye sınırları içinde geçerli olduğunu aktaran Günay, “Yurt dışı teminatları ise yok denecek kadar az. Bunun temel nedeni, yurt dışında teminat sağlamak için ilgili ülkelerde asistans desteği ve sigorta reasürans yapılarının oluşturulmasının hem teknik olarak zor hem de oldukça maliyetli olması. Ayrıca yurt dışında yapılacak tedavilerin maliyeti, Türkiye’deki tedavilerin iki ila on katına kadar çıkabiliyor. Bu da sigorta ürününü ekonomik olmaktan çıkarıyor. Hastanın çoğu zaman ülkesinde komplikasyon tedavisi alabilmesi mümkün olmuyor. Bazı ülkelerde sağlık hizmetlerine ulaşmak zor. Randevular haftalar hatta aylar sonrasına verilebiliyor. Bazı doktorlar ise bu tür tedavileri etik ya da yasal nedenlerle uygulamak istemiyor. Bu durum hasta için mağduriyet yaratıyor. Ayrıca Türkiye’deki hizmetlerin haksız şekilde eleştirilmesine de zemin hazırlıyor. Bu nedenle, basit müdahaleler hariç, komplikasyon tedavilerinin Türkiye’de gerçekleştirilmesi daha doğru bir yaklaşım olur. Bu sayede hem hasta sağlıklı hizmete ulaşır hem sigorta şirketi yurt dışı yüksek maliyetlerden korunur, hem de ülkemizde kalacak sağlık harcamaları sayesinde ekonomik fayda sağlanır” dedi.

“Hizmet sağlayıcılar için de koruyucu bir ürün”

Komplikasyon sigortasının sadece hastalar tarafından değil; sağlık turizmi acenteleri, klinikler ve hastaneler tarafından da yaptırılabileceğini söyleyen Günay, “Görünüşte hasta lehine bir poliçe gibi dursa da aslında hizmet sağlayıcılar için de koruyucu bir yapıdır. Hizmet sonrası oluşabilecek komplikasyonlardan kaynaklı maliyetlerin kimin tarafından karşılanacağına dair belirsizliği ortadan kaldırır ve kurumu finansal riskten korur” ifadelerini kullandı.

“Teşvik sürecinde eksiklikler var”

Teşvik sürecindeki eksiklikler hakkında konuşan Günay, “Değerlendirme sürecinde kurumlar arasında farklılıklar var. Evrak standartları henüz oluşturulmuş değil. Gerektiğinde başvurulacak bilirkişi koordinasyonu eksik. Ayrıca sigorta poliçelerinin Sigorta Bilgi Merkezi sistemine entegre edilerek hızlıca doğrulanabileceği dijital altyapı da tamamlanmış değil. Tüm bu aksaklıklar, hasta güvenini sarsıyor ve uygulamaların gecikmesine neden oluyor. Komplikasyon oluştuğunda bunu değerlendirecek bir yapı eksik. Bu sürecin güvenli ve hızlı işlemesi için provizyon sistemi kurulmalı. İstenirse bu yapı dış hizmet olarak bir organizasyon eliyle birkaç sigorta şirketine hizmet verecek şekilde de organize edilebilir. Burada tıbbi uzmanların yer aldığı bir değerlendirme heyetinin bulunması, gerekli evrakların hızla temin edilmesi ve tazminat taleplerinin zamanında sonuçlandırılması sigortaya olan güveni artırır” diye konuştu.

Özellikle bazı ülkelerden gelen turistlerin pasaport yerine kimlik ile giriş yapmaları durumunda, sınır geçiş kayıtlarında eksiklik yaşandığını aktaran Günay, “Bu eksiklik, tazminat ödeme süreçlerini geciktirebilir. Aynı zamanda teşvik süreçlerinde de benzer sıkıntılar doğabiliyor. Bu sorunların çözümü için kamu tarafı, giriş çıkış bilgilerinin sağlık hizmet sunucularına düzenli ve güvenli şekilde aktarılabileceği bir sistem kurmalıdır” dedi.

“Eksik beyan ve istisnalar, tazminat sürecini karmaşıklaştırabilir”

Sigorta şirketlerinin poliçede belirtilen istisnaları gerekçe göstererek ödeme yapmayabileceğini söyleyen Günay, “Eksik beyan ya da önceden var olan hastalıkların poliçede belirtilmemesi halinde tazminat yükümlülüğünden kaçabilirler. Komplikasyonun nedeni konusunda taraflar arasında uyuşmazlık çıkabilir, bu durumda bağımsız bir tıbbi heyet raporuna ihtiyaç duyulur. Ayrıca hastanın tıbbi bilgilerinin sigorta şirketiyle paylaşılması kişisel verilerin korunması kapsamında hukuki ihlal sayılabilir. Komplikasyonların malpraktis sigortası gibi değerlendirilerek hukuki tazminat konusu yapılması da süreci karmaşıklaştırır. Bu nedenle poliçelerde komplikasyonun tanımı, istisnalar ve uygulanacak hukuk açıkça belirtilmeli. Sigorta kapsamı ve riskler hasta tarafından anlaşılır biçimde açıklanmalı ve onayı alınmalıdır. Yabancı hastalara kendi dillerinde sözleşmeler sunulmalı, aracı kurumlar tarafından “her türlü komplikasyon karşılanır” gibi gerçek dışı vaatlerin önüne geçilmelidir.

“Türkiye, hasta güvencesiyle de dünyada öncü bir merkez olma potansiyeline sahip”

Türkiye’nin sağlık turizminde dünya liderlerinden biri haline geldiğini ancak bu konumunu sürdürebilmesi için hasta güvenliği ve hizmet sonrası destek yapılarının da güçlendirilmesi gerektiğine dikkat çeken Günay, “Komplikasyon sigortası, bu sürecin en kritik unsurlarından biri. Hastalar için maddi ve manevi güvence sağlar, sağlık kuruluşları için itibar kazandırır ve ülke ekonomisi açısından sağlık turizminin sürdürülebilirliğini destekler. Türkiye, sadece tedavi kalitesiyle değil, hasta güvencesiyle de dünyada öncü bir merkez olma potansiyeline sahiptir” diye konuştu.

1 Yorum

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

SON EKLENEN HABERLER