İklim değişikliğinin yol açtığı aşırı hava olayları, 2014-2023 yıllarında küresel ekonomiye 2 trilyon dolardan fazla zarara mal oldu. Uluslararası Ticaret Odası (ICC) tarafından hazırlanan rapora göre 10 yılda aşırı hava olaylarından yaklaşık 1,6 milyar kişi etkilendi.
Uluslararası Ticaret Odası (ICC) tarafından hazırlanan raporda, 2014-2023’te meydana gelen şiddetli yağış, sel ve toprak kayması gibi 4 binden fazla aşırı hava olayı incelendi.
Rapora göre aşırı hava olayları, bu dönemde dünyada 2 trilyon dolardan fazla hasara mal oldu. Aşırı hava olayları, yalnızca son iki yılda küresel ekonomide 451 milyar dolar zarara yol açtı.
ABD, yaklaşık 935 milyar dolarla bu dönemde en büyük ekonomik kayba uğrayan ülke olurken onu 268 milyar dolarla Çin ve 112 milyar dolarla Hindistan takip etti. Japonya, Almanya, Avustralya, Fransa ve Brezilya gibi ülkeler de en fazla ekonomik kayba uğrayan ülkelerin arasında ilk 10’da yer aldı.
2014-2023’te meydana gelen aşırı hava olaylarından yaklaşık 1,6 milyar kişi etkilendi.
ICC Genel Sekreteri John Denton, “Son 10 yılın verileri, iklim değişikliğinin geleceğin sorunu olmadığını gözler önüne seriyor” değerlendirmesinde bulundu.
Denton, aşırı hava olaylarının ekonomik etkilerinin bugün de büyük ölçüde hissedildiğini ifade etti.
Şehirler iklimle ilgili risklere hazırlıksız!
Zurich Insurance Group ve Economist Impact’in iklim değişikliğinin getirdiği risklere ilişkin yaptığı araştırma da çarpıcı sonuçlar ortaya koydu. Yakın zamanda yayınlanan rapora göre, her beş kişiden dördü şehirlerinin iklimle ilgili risklere karşı yeterince hazırlıklı olmadığına inanıyor. Araştırmaya katılanlar sıcak hava dalgaları, hava kirliliği, su kıtlığı ve su baskınları konusunda büyük endişeler yaşıyor. 5 bin kişi ile yapılan anket ile ortaya çıkan raporun bulgularına göre katılımcıların %41’inden fazlasının şehirlerindeki su yönetimi altyapısının risk altında olduğuna inanıyor. Bu durum kıtlık ve su baskını gibi suyla ilgili iklim sorunlarının ele alınmasının aciliyetini vurguluyor.
Ankete katılanların çoğu, iklim uyum çalışmalarına ulusal ve yerel yönetimlerin öncülük etmesini bekliyor ve koordineli eyleme ihtiyaç duyulduğunu vurguluyor.
%28’i işletmelerin iklim uyumuna öncülük etmesi gerektiğine inanırken, %58’i şirketlerin yeterli çabayı göstermediğini düşünüyor.
Katılımcıların yaklaşık üçte biri iklim adaptasyonundan kişisel olarak sorumlu hissediyor ve %95’i dayanıklılığı artırmak için adımlar atıyor veya planlıyor. Ancak önemli engeller arasında yüksek maliyetler, bilgi eksikliği ve hükümet politikalarına güvensizlik yer alıyor.
Sigorta hayati önem taşıyor
Rapor, iklime dayanıklı altyapıya yatırım yaparak, azaltma ve uyum önlemlerini entegre ederek ve hükümet düzeyleri ve departmanları arasında iş birliğini teşvik ederek risk altındaki şehirlerde iklim dayanıklılığını artırmanın acil ihtiyacını vurguluyor. Ayrıca, güven oluşturmak ve bu süreçlerin adil ve kapsayıcı olmasını sağlamak için şeffaf iletişimin ve toplum katılımının önemini vurguluyor.
Ayrıca, özel sektörün, özellikle sigorta sektörünün katılımı hayati önem taşımaktadır. Özel şirketlerin inovasyonundan, yatırımından ve uzmanlığından yararlanarak hükümetler, çeşitli kentsel ortamlarda etkili olan ölçeklenebilir iklim çözümlerinin geliştirilmesini sağlayabilir ve iklim dayanıklılığının oluşturulmasına yardımcı olabilir.
DSÖ danışmanından “iklim krizi kaynaklı salgın” uyarısı
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) danışmanlarından Dr. Rita Issa iklim krizinin 2050 yılına kadar yeni bir salgına yol açabileceğini söyledi.
Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de düzenlenen Birleşmiş Milletler (BM) İklim Değişikliği 29. Taraflar Konferansı’nda (COP29) açıklamalarda bulunan Issa, iklim krizinin insan sağlığını birçok yönden etkilediğini, aşırı hava olayları kaynaklı yaralanmalar, salgın hastalıklar ve sıcak hava dalgalarının beraberinde getirdiği problemlerin bu etkilerden bazıları olduğunu kaydetti.
COP29’da bu konuda birçok görüşme yapıldığını bildiren Issa, “Aşırı sıcakların kalp sağlığı üzerinde ciddi etkileri var. Her yıl aşırı sıcaklardan kaynaklanan ölümlerde ciddi artış görüyoruz. İklim değişikliği her gruptan insanın sağlığını tehlikeye atıyor, savunmasız insanların sağlığı için daha büyük riskler oluşturuyor. Bunların arasında yaşlıları, çocukları ve hamile kadınları saymamız mümkün. Bu grupların yanı sıra iklim krizi, halihazırda sağlık problemleriyle mücadele eden insanlar için de ek bir yük getiriyor” dedi.
Issa, iklim kriziyle salgın hastalıklar arasında ilişki bulunduğunu, bu konuda göz çarpan ilk hususun hastalık taşıyıcı canlıların bölge değiştirmesi olduğunu belirtti.
Sıtma ve dang humması taşıyan sivrisinekleri, küresel ısınma nedeniyle bölge değiştiren hayvanlara örnek gösteren Issa, bu tür durumların salgın hastalıkların akışında değişime yol açtığını vurguladı.
15 göstergeden 10’u yeni rekorlara ulaştı
57 akademik kurum ve Birleşmiş Milletler (BM) kuruluşundan 122 önde gelen uzmanın çalışmasıyla ortaya konulan Lancet Sağlık ve İklim Değişikliği Geri Sayım 2024 Raporu yayımlandı. Rapora göre, küresel bulgular, iklim değişikliğinin sağlık üzerindeki tehditlerini izleyen 15 göstergeden 10’unun yeni rekorlara ulaştığını ortaya koydu.
Dünyada 2023 yılında insanlar olması gereken seviyeden 50 gün daha fazla sağlığı tehdit eden aşırı sıcaklıklara maruz kalırken, aşırı kuraklık küresel kara alanlarının yüzde 48’ini etkisi altına aldı. 65 yaş üstü kişilerde sıcağa bağlı ölümler geçen yıl 1990’lardaki seviyeye göre yüzde 167 ile rekor seviyede arttı.
Artan sıcaklıklar 512 milyar potansiyel iş gücü kaybına yol açtı. Bu kayıp, 1990-1999 ortalamasına göre yüzde 49 artış demek.
Daha sık görülen sıcak hava dalgaları ve kuraklıklar, 2022’de 124 ülkede 151 milyondan fazla insanın şiddetli gıda güvensizliği yaşamasına yol açtı.
Geçen yıl, 80’den fazla ülkede tüm zamanların en yüksek seviyesi olan 5 milyonun üzerinde dang vakası rapor edildi.
Türkiye’de ise 2014-2023 döneminde, her bir bebek ve 65 yaş üstü yetişkin sırasıyla yılda ortalama 14,8 gün ve 13,7 gün sıcak hava dalgasına maruz kaldı. Sadece 2023’te, aynı gruplar sırasıyla 24,8 gün ve 21,9 gün sıcak hava dalgası yaşadı.