Enerji santrallerinde son dönemde hırsızlık artarken, yazarımız Mustafa Nazlıer, enerji santralleri için düzenlenen poliçelerde, hırsızlık riski ve gerçekleşen risk sonucunda oluşan hasarın yönetilmesinin önemine işaret etti.
Mustafa Nazlıer/SİGORTAMEDYA
Bilindiği üzere tüm enerji santrallerinde üretilen elektriğin güvenilir bir şekilde tüketicilere ulaştırılabilmesi için iletken olarak farklı kapasitede yükler taşıyabilen, farklı türlerine göre özel olarak imal edilmiş izolasyonlu kablolar kullanılmaktadır. İzolasyonlu kablolarla taşınan elektrik, havai hatta ulaşmasından izolasyonsuz iletken teller ile taşınmaya devam etmektedir. Elektrik enerjisini en iyi ileten iletken gümüştür. Bakır ve altınının iletkenliği gümüşü takip eder. Bakır iletkenli kablolar gümüş ve altına göre daha ucuz olması sebebiyle tüm sektörde tercih edilirler. Altının kolay oksitlenmemesi sebebiyle elektriksel bağlantı kontaklarında kullanılır. Alüminyum ise altından sonra gelen en iyi iletken olması sebebiyle yüksek gerilim/ havai hat kablolarında kullanılmaktadır.
Tüm enerji santrallerinde imalat/montaj işlemleri sırasında santral türüne ve yerleşkeye göre farklı uzunluklarda kablo kullanılmaktadır. Örneğin Hidroelektrik Santrallerinde türbine bağlı jeneratörden çıkan enerji kabloları hemen santral binası içerisindeki çıkış hücrelerinden şebekeye bağlanır. Rüzgâr Enerji Santrallerinde ise türbinlerin birbirlerine konumlandırmalarının uzak olması sonucunda minimum 5-6 km uzunluğunda kablolarla her bir türbin çıkış trafosuna bağlanır ve projede kullanılacak kablo miktarı oldukça fazladır. Bunlar haricinde Güneş Enerji Santralleri’nde (GES) üretilen enerjinin her bir panelden invertöre aktarılması için oldukça fazla kablo kullanılmaktadır. 1 Mw büyüklüğündeki lisanssız bir Güneş Enerji Santrali’nde 250 kw gücündeki panellerden yaklaşık 4000 adet bulunur. Her bir panelin inverterlere bağlanması için kablo gereksinimi doğar. Özetle santral tipine göre kullanılan kablo miktarı oldukça değişkenlik gösterir.
Tüm kablolar cezbediyor
Şantiye sahasında imalat aşamasına gelene kadar bekletilen tüm kablolar hurda metal değerleri sebebiyle oldukça cezp edicidir. Hırsızlık hadiseleri enerjisi olmayan kabloların kesilmesiyle gerçekleştirilir. Kablonun enerjiliyken kesilmesi, kesen kişi ya da kişilerde yaralanma riskini ortaya çıkartır. Bu durum bilindiğinden dolayı santrallerin kurulum aşamasındaki henüz enerjilendirilmemiş kablolardaki hırsızlık riskleri tüm santral tiplerinde ortak ve eşittir. Değerli metal içeren kabloların saklanması, depolanması ve montaj işlemlerinden enerjilendirme işlemlerine kadar geçecek sürede korunması gerektiği tüm taraflarca bilinmekte ve bariz bir ihmal yok ise hırsızlık hadiselerinin sayısı sınırlı kalmaktadır. Ancak işletme döneminde, her bir santral tipinin özelliği gereği farklı riskler taşıdığı bilinmektedir.
Kablo hırsızlık hadiselerinde, hırsızlığın gerçekleşmesi için ana kriter kabloda/iletkende enerji olup olmadığıdır. Bu husus haricinde, santralinin kurulu olduğu alanının büyüklüğü ve fiziksel şartları, bekçi/ güvenlik görevlisi bulunup bulunmadığı, güvenlik kameralarının ve aydınlatmanın bulunup bulunmadığıdır.
Bu doğrultuda Rüzgâr Enerji Santralleri, Hidroelektrik Santraller, Jeotermal Elektrik Santralleri gibi sürekli enerji üretmekte olan tesislerde her an elektrik kablolarında/iletkenlerinde enerji olmasından dolayı hırsızlık hadiselerine teşebbüs sayısı düşüktür. Ayrıca bu türden santrallerde değerli metala sahip kablolar ve iletkenler tesis binası içerisinde ya da kuvvetli akım yönetmeliğine uygun olarak zeminin minimum 80 cm altından montajlandığından özellikle hırsızlık hadiseleri için cazibe yaratmaktan uzaktır.
Güneş enerji santrallerinde hırsızlık hadisesi fazla
Ancak, sön dönemlerde Güneş Enerji Santralleri’nin işletme dönemlerinde oldukça fazla kablo hırsızlık hadisesinin meydana geldiği gözlemlenmiştir. Ülkemizin birçok bölgesinde farklı büyüklükteki Güneş Enerji Santralinde yapıların incelemelerde son dönemde santral işletme döneminde olduğu halde artan hırsızlık hadiselerinin sebepleri aşağıda maddeler halinde belirtilmiştir.
- Güneşin olduğu her an enerji üreten güneş panellerinin ürettiği DC gücün akım değerinin yüksek olması sebebiyle gündüz saatlerinde hırsızlık girişiminin olmayacağı bilinmektedir.
- Ortalama 1 mw Güneş Enerji Santralinin 100 dönüm arazı üzerine kurulu olmasından dolayı alanın büyüklüğü tek başına pek çok güvenlik kriterinin beklenen veriminin düşmesine neden olmaktadır.
- Tüm santrallerin çevresinin beton direkli fens tel ile çevrili olmasına rağmen tellerin kolaylıkla kesilerek santral alanına giriş çıkış yapıldığı görülmüş, santral çevresinde beton direkli fens telinin mevcut olmasının santral içerisine yaban hayvanları gibi canlıların girişi dışında engel teşkil edemediği gözlemlenmiştir.
- Paneller arası DC solar kabloların hafif olması, masalar üzerinde montajlı olması, kabloların masalar üzerinden kolaylıkla sökülebilmesi, Örneğin 1×6 mm kesitli bir solar kablonun 100 mt uzunluğunun sadece 8 kg olması sebebiyle hırsızlık hadiselerinde kolaylıkla taşınabilmesi bu santral tipinde artan hırsızlık sayısının nedenlerinden biri olarak dikkat çekicidir. Kesilen kablo miktarının oldukça az olmasına rağmen tüm sortinin teknik olarak değiştirilmesine devamında tüm sehpa/masanın kablolarının değiştirilmesine yol açabilmektedir. Bu durum maliyet yönünden konuyu basit bir hırsızlık hadisesi olmaktan çıkarmaktadır.
- Güneş Enerji Santrallerinin tarım alanları dışında, yatırım maliyetlerinin azaltılması amacıyla tarla/arsa m2 değeri düşük bölgelerde, gölgelenmenin olmayacağı kırsal alanlarda kurulu olmalarından dolayı çevreden fark edilmesi mümkün olmadığından uzayan fark edilme süresi artan hadise sayısının gerekçelerinden biri olarak göze çarpmaktadır.
- Kamera sistemlerinde gece görüş özelliklerinin olmaması, aynı anda sahanın birçok bölgesinde hırsızlık girişimi olması neticesinde büyük alanda sınırlı sayıdaki güvenlik personeli müdahalesini yetersiz kılmakta, böylece fiziki şartlar (mesafe) diğer santral tiplerine oranla GES’lerde hırsızlık hadisesini kolaylaştırmaktadır.
- Elektrik tesisatı malzemeleri taşıdığı maden miktarı (bakır, alüminyum) sebebiyle hurda olarak piyasada kolayca dolaşmaktadır. Piyasadan güncel alınan (Aralık 2021) hurda birim fiyatları aşağıda listelenmektedir.
Bakır: 110 TL / Kg Alüminyum: 25 TL / Kg Demir: 4,80 TL / Kg
Özetle, bir insan gücüyle rahatlıkla taşınabilen 50 kg içeren bakır kablonun hurda değerinin:
50 kg * 110,00 TL = 5.500,00 TL olduğu, çalınan kabloların yerine koyma maliyetlerinin ise hattın sonlandırma noktalarından hesaplanarak işçilik bedelleri ve iş durmasına yol açtığı dikkate alındığında oldukça yüksek maliyetler ortaya çıkarttığı görülmektedir.
Toplamda çalınan kablo miktarı maddi kayıp açısından yekün oluşturmamakla birlikte çalınan miktar kadar değişim olanağı teknik olarak mümkün olmadığında artan metraj maddi kayıp yekününde de artışa neden olmaktadır. Daha önemlisi ise bir maddi kaybın yerine konması sırasında yaşanan durmanın getirdiği üretim kaybından kaynaklanan finansal zararlardır. Bu noktada maddi zararın giderilmesi aşamasında makul durma süresi kavramı önem kazandığından aşağıda kısaca bu kavramın açıklamasına yer verilmiştir.
Finansal kayıplarda makul durma süresi nedir?
Üretim ve tedarik sürecindeki aksamalarla birlikte farklı bölgeler ve malzemelerdeki dışa bağımlılık sebebiyle bir hasar durumunda onarım ve tekrar devreye alma süresinin uzamasına neden olmaktadır. Finansal kayıplarda öngörülemeyen tek etken onarım süresidir. Onarım süresinin ne kadar uzun olmasından bağımsız şekilde makul durma süresinin tespiti kaybın poliçedeki karşılığı olan tazminata dönüşmesinde belirsizlikler içermektedir.
Makul süre tespitine esas konular özetle şu şekildedir;
- Durma süresi boyunca gerekçesi bulunmayan günler kar kaybı poliçesinin konusu değildir.
- Onarım için gerekli parçaların stoklu olduğu var sayılı ve talep edildiği gün içerisinde nakliye işlerinin başlayabileceği kabul edilir. Durma süresini azaltılacağından mümkün ve ekonomik ise ekspress hava taşımacılığı kullanılmalıdır. Ve/veya süreci yönetenlerin alacağı kararlar ile hangisi optimum fayda düzeyinde ise o yöntem seçilir.
- Onarım maliyeti ile kar kaybı maliyetleri göz önünde bulundurularak daha ekonomik olması durumunda onarım için hızlı ulaşıma bağlı artan tedarik masraflarına katlanılarak durma süresi sınırlandırılmalıdır. (Fazla mesai, ek vardiya, Pazar günü çalışma –hızlı taşıma yapılması vb.)
Poliçelerde makul süre tanımının açıkça yapılması ağır finansal kayıpların tüm taraflarda yarattığı etkiyi ortadan kaldıracak,santral sahibi yatırımcının tedarikçilerle olan sözleşme ve tedarik koşullarının iyileştirilmesine de fayda sağlayacaktır.
Çözüm odaklı sonuç ve değerlendirmeler
a) Birçok yapısal elemanı bünyesinde bulunduran enerji santrallerinde hırsızlık riski açısından bir sıralama yapıldığında elektrik işlerine konu ekipman ve kabloların 1. sırada, enerji üretim araçları ve yapısal elemanların 2. sırada, diğer paraya çevrilebilir kıymet ve ekipmanların ise daha düşük risk oranı ile 3. sırada yer aldığı görülmektedir.
b) Projelerin, hırsızlık riski ve projede kullanılacak kablo miktarı ile doğru orantılı şekilde analiz edilmesinin faydalı olacağı, ilk kurulum aşamasında elektrik işlerine ait sözleşme keşif ve öngörülen iş planının, işletme sürecinde ise işletme risk kültürü ve iş güvenliğine bakışının poliçe teklifi aşamasında değerlendirilmesi ile teminat sağlanmasının tüm taraflar için sigorta poliçesi verimliliğini artıracağı öngörülmektedir.
c) Poliçelerde şantiye ve depolama alanındaki güvenlik önlemlerine ilişkin yer alan özel şartın ya da teminatı geçerli kılan ön şartın her proje için uygulanabilir olmadığı kesindir. Bu nedenle hırsızlık için proje konusuna göre güvenlik özel şartı geliştirmek taraflar arasında poliçenin anlaşılabilirliğinden kaynaklanan uyuşmazlıkların önlenmesinde ve poliçenin yoruma açık hale gelmesinin önlenmesinde fayda sağlayacaktır.
d) Kurulum aşaması poliçe türleri için poliçeleşme öncesi Güvenlik Hizmet Sözleşmesinin temini riskin sınırlandırmasında fark yaratır. Güvenlik firmalarının kendi sözleşme koşullarını belirlemek üzere yaptığı incelemeye dayalı raporlamanın temini de riskin boyutunun belirlenmesinde fayda sağlayıcı niteliktedir. Ayrıca; güvenlik firmalarının özellikle hırsızlığa karşı sorumluluk poliçesi olması şartının aranması öncelik olmalıdır.
e) Kurulum aşamasındaki santrallere yönelik incelenen hasarlarda proje türü ve kullanılan kablo tipi fark etmeksizin elektrik işlerinde doğru iş planının hırsızlık riskini belirgin derecede azaltan faktör olduğu görülmüştür. Teklif ve poliçe yapım aşamasında elektrik malzemesi ve kabloların uygulamadan önce sahaya getirilmesinin süre şartına tabi tutulması tavsiye olunur.
f) Ekonominin Ülke genelindeki seyri tedarik zincirinde de olumsuz etkileri ile hasarda fazlası ile hissedilmektedir. Hırsızlık konusu Kablo vb. parçaların temininde zorluklar yaşanmasına, çalınan kıymetlerin yerine konulması ve onarım süreçlerinin ciddi oranda uzamasına neden olmaktadır.
Bu durum, işletme aşamasındaki santrallerde meydana gelen hasarlar için üretim kaybını en aza indirebilmek için makul durma süresi gibi konuları ön plana çıkartmaktadır.
Ayrıca kablo vb. parçaların satışlarındaki yüzde 30-40’lara varan alım iskontolarının artık yapılamaz duruma geldiği bununda doğrudan hasar maliyetini artırdığı görülebilmektedir.
g) Çalınan/kesilen kablo miktarının değişkenlik göstermesi, ek yapılamayan kablolar sebebiyle en küçük hırsızlık hadiselerinde bile oldukça yüksek miktarda kablo değişimi ihtiyacı oluşmaktadır.
Mevcut ekonomik şartlarda ve hurda bakır fiyatlarının oldukça yüksek olması sebebiyle, geçmiş dönemlerde ince kesitli kablolara sahip Güneş Enerji Santrallerinde hırsızlık teşebbüs, girişimleri oldukça düşük durumdayken, günümüz şartlarında bu kablo tipi bile(Solar kablo) hırsızlığa konu edilebilmektedir.
Bu doğrultuda enerji üretim faaliyetlerine devam edilen Güneş Enerji Santrallarinde hırsızlık riskinin oldukça yüksek olduğu, hırsızlık sonrasında oluşan hasarın kesilen kablo miktarıyla sınırlı kalmadığı, temin güçlüğü çekilen kabloların ve işçilik sürelerinin poliçelerde belirtilen iş durması / üretim kaybı muafiyet sürelerinden oldukça fazla olduğu, bir poliçe döneminde bir den fazla benzer hadisenin yaşanmasının bile bir Güneş Enerji Santrallerinde üretim hedeflerini tamamen değiştireceği kesindir.
Ekspertiz ve Risk Analizleri sürecinde yaptığımız gözlemler sonucunda; Başta GES’ler olmak üzere enerji santralleri işletmelerinde hırsızlık riski için poliçe tasarımının günün koşullarına riskin artan durumuna, ekonomik değişkenlere ve tedarik sorunlarına göre yeniden tasarlanması, tedarik kaynaklı durmalara yönelik makul süre tanımına poliçelerde açıklık getirilmesi, ülke gerçekleri ve ekonomik trendlerden doğrudan etkilenen hasar süreç yönetiminin iyileştirilmesi adına gözden geçirilmesi, muafiyet değerlendirmelerinin yeniden yapılması, sürdürülebilir sigortacı-sigortalı ilişkisinin tesisi için önemle tavsiye olunur.