Teknolojinin başını alıp gittiği, her gün ‘aaa süper bu icat, adamlar nasıl düşünmüşler’ dediğimiz bir dünyadayken elimizde tutarak haz duyduğumuz kağıt, kokusu ile mutlu olduğumuz dergi ve kitaplardan asla vazgeçmeyelim.
Teknolojinin yanında her gün çığ gibi büyüyen sosyal medyada insanı düşündürmüyor değil. Hayatımızın her anında yanımızda olan, hatta ayrılmasını istemediğimiz sosyal medya hakkında düşünürken şunu fark ettim. Sosyal medyanın bir tarihçesi olacak kadar zaman geçmiş üzerinden ama biz sanki dün gibi kullanıyoruz.
Sizler de merak ettiyseniz sosyal medyanın tarihçesi hakkında birkaç bilgi vereyim. 2004 yılında en etkin Facebook ile başlayan sosyal medya platformları 2006 yılında Twitter, 2010 yılında ise Instagram olarak devam ediyor. İnsanların her psikolojik, sosyolojik ve birçok alanda ve durumlarında paylaşımların var olduğunu görebiliyoruz. Sosyal medyanın sosyalliği bizi kendine çekiyor belki de.
Hızlı etkileşimin sağlandığı sosyal medyada büyük-küçük tüm işletmelerde masa başı pazarlama alanları yaratmak, üzerlerine dikkat çekmek, şirket tanıtımları ve becerilerini anlık olarak müşterilerine aktarmak istiyor.
Her şirket büyümek ister. Sadece yeni kurulan şirketler değil, pazarda lider konumunda olan şirketler de büyümeyi hedefler. Şirketlerin büyüme isteklerinin en önemli nedeni ise rekabetin gerisinde kalmamaktır. Rakiplerinden daha az büyüyen şirketler pazar payı kaybederler.
Peki bir şirket nasıl büyür? Büyümenin yöntemleri nelerdir? Bir şirketin büyümesinin iki ana yolu vardır. Birincisi şirketin yeni müşteriler bulması, ikincisi ise mevcut müşterilere daha fazla ürün ve hizmet satmasıdır. Bu teknoloji bizi daha nerelere götürecek diye düşünürken aslında çizilen yol belli.
Şöyle ki:
- Dünya Nüfusunun %96’sı mobil telefon kullanıcısı
- İnsanların %72’si sürekli çevrimiçi
- Doğum tarihi 1980- 1999 olan Y kuşağı dünya nüfusunun %31, Türkiye nüfusunun %33’ünü kapsıyor.
- Günde 6 – 8 saat arası ekrana bakıyorlar.
- %89’u sosyal medyayı aktif olarak kullanıyor
- %70’i online araştırmalar yapıp karar veriyor
- %91’i şirket ve markalar hakkında tweet atıyor
- Türkiye’de Y jenerasyonunun %87’sinin Facebook hesabı var.
- %55’i çeşitli markaların web sitelerini takip ediyor
- 10 yıl içinde ana müşteriler %80’i Y jenerasyonu olacak
Bu nedenle dijitalleşme tercih değil zorunluluk haline geldiğini hep birlikte görebiliyoruz. Son bir yıl içinde katıldığım tüm panellerde ve toplantılarda ‘Dijitalleşme’nin ne kadar önemli ve bir o kadarda hayatımızın içinde olması gerekliliği konuşuluyor. Yakında dijitalleşme sizin kim olduğunuzu ve markanızı tanımlayacak ve tüm olası müşterilerin birinci tercihi haline gelecektir.
Ş. Erkan Kıraç
AUTO KING Kurumsal İlişkiler Müdürü