İzmir Depremi ile ilgili yürütülen hasar tespit süreci devam ediyor. Beykent Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tekin Memiş ve Alesta Sigorta Ekspertiz Genel Müdürü Oktay Gülağacı, konunun eksper ve hukuksal boyutunu değerlendirdi.
SİGORTAMEDYA ÖZEL
Yaşadığımız İzmir depreminin ardından hasar tespit çalışmaları tüm hızıyla devam ediyor. Halen bölgede 100’ün üzerinde eksper, DASK ve diğer poliçeler adına çalışmalar yürütüyor. Sektör, hızla yaraların sarılması için büyük bir çaba içinde. SBD Türkiye ve Sigorta Ekranı Youtube kanallarından eş zamanlı yayınlanan programa konuk olan Beykent Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tekin Memiş ve Alesta Sigorta Ekspertiz Genel Müdürü Oktay Gülağacı, deprem sonrasında yürütülen hasar tespit süreçleriyle ilgili önemli bilgiler paylaştı. Egeiz Sigorta’dan Kaan Şahin moderatörlüğünde gerçekleşen programda deprem risk yönetimi, hasar tespit süreci ve hukuksal sorumlulukları ele alındı.
Kamunun bize yol açması gerekiyor
Programda özellikle depremden sonra devlet yetkililerinin, bakanların bu bölgelere gelmesi ile birlikte yaşanan karmaşanın hasar tespit süreçlerini etkilediğine dikkat çeken Alesta Sigorta Ekspertiz Genel Müdürü Oktay Gülağacı, “Depremden sonra hasar tespit için ilk olarak kamu görevlileri sahada olmalı. Hasar tespiti yapacak olan eksperlerin ise 72 saat sonra sahada olması gerekiyor. Ama süreç maalesef bu şekilde işlemiyor. Depremden sonra yaşanan karmaşa hasar tespit süreçlerini de zorluyor. Sahaya çıktığınızda saha maalesef sıkıntı olabiliyor. Depremi yaşamış insanlar özellikle o bölgenin insanları panikteler. Trafik sıkışıyor. Onun için öncelikle kamu otoritesinin ve çevre şehircilik bakanlığının hasarlı binaları belirlemesi ve bize yol açması gerekiyor” dedi.
Sigorta sektörü hızlı çalışıyor
Belediyelerin yaptığı çalışmalar ile sigorta sektörü için de alt yapı sağladığını kaydeden Gülağacı, “Gerek DASK, gerek ihtiyari sigorta dediğimiz diğer poliçeler için sahaya çıkan arkadaşlarımız depremin o binalara verdiği doğrudan zararları tespit ederler. Sigorta şirketleri bu dönemde çok hızlı davranarak hasarı ödemek istiyorlar. Bizde eksper olarak elimizden gelen katkıyı yapmak istiyoruz. Şu anda sahada 100’ün üzerinde eksper arkadaşımız DASK ve diğer poliçeler adına çalışıyor” açıklamasını yapıyor. İzmir depreminin ardından 10 binin üzerinde dosya açıldığını ifade eden Gülağacı, “Hasarların ödenmesi ciddi bir operasyon gerektiriyor. DASK yetkilileri ilk etapta 5 milyon TL bir hasar ödemesi gerçekleştirdi. Bunlar önemli rakamlar” açıklamasını yapıyor.
Çürük raporu olan binalar sigorta kapsamına alınmaz
Beykent Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tekin Memiş ise moderatör Kaan Şahin’in “İzmir’de daha önce belediyenin çürük raporu verdiği bir konutun yıkılması, sigorta poliçesi açısından nasıl bir sorun yaratır?” sorusuna ilişkin önemli açıklamalarda bulundu. Sigorta genel şartlarında bu konunun ele alındığını kaydeden Memiş, “Çürük raporu verilen binaların sigorta kapsamına alınmaması gerekiyor. Çünkü sigorta poliçesi genel şartlarında kişinin hasarsızlık beyanı üzerine bu poliçe düzenlenmiştir” dedi. Bu konuyu birkaç açıdan ele almak gerektiğini altını çizen Memiş, şöyle devam etti: “Konuya bir DASK açısından bir de hukuki açıdan bakmak lazım. Belediyenin çürük raporu verdiği bina yıkıldı ve DASK’a müracaat edildi. DASK sosyal yardımlaşma fonu değil. DASK burada çok rahatlıkla şunu söylemeli. Bu bina zaten sigorta kapsamında alınmayacaktı. Siz bana yanlış beyan verdiniz dese hukuk sistemi bunu haklı görür. Çünkü poliçe şartlarında bu çok açık olarak belirtilmiş. Sigorta açısından durum böyle. Hukukçu aynı zamanda idarenin sorumluluğu açısından bakar. Bu şekilde oturulmaması gereken, yapı izninin verilmemesi gereken binaların mühürlenmesi gerekiyor. Belediyelerin yıkması gerekiyor. Yoksa Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın yıkım yetkileri var. Bu binaların 60 gün içinde yıkılması gerekiyor. Bu binalar yıkılmadığı müddetçe hasarlı binaya yapılmışsa bu sigorta DASK ödemeyi reddedebilir. Devlet mekanizmanın kurulmasının amacı içinde bulunan vatandaşların yaşatılmasıdır. Devlet bunun için gerekli tüm tedbirleri almalıdır. Burada DASK belki ödemiyorum dese bile vatandaşların idarenin sorumluluğuna da dava açması lazım. Nihayetinde DASK’ın ödeyeceği maddi tazminatlar. Peki canları kim telafi edecek? Bence idare ve belediye gibi o binayı yıkması gereken insanların sorumluluğu aranmalı. Bu sorumluluk bütündür.”
İşyeri kurallara uygun seçilmişse işveren sorumlu tutulmamalı
Depremin iş yerleri açısından yarattığı hukuki sorumluluklara da değinen Beykent Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tekin Memiş, “İşyerinin belediye tarafından yapı ruhsatı verilmiş, mevzuata uygun, yapı hasar belgesi olan binada çalışmasından kaynaklanan bir kusur yoksa, işyeri sahiplerinin bir deprem uzmanı olmasını bekleyemeyiz. Hukukta mücbir sebeplerden dolayı işverenin sorumlu tutulması düşünülemez. Bütün sorumluluğun işveren mali mesuliyet sigortası kapsamında olduğunu görüyoruz. Depreme bir işyerinde yakalanıyorsak esas itibariyle yapılan işle nedensellik bağı içindedir. Bundan işveren sorumlu tutulabilir. İşveren sigortasında depremin hariç tutulduğunu görüyorum. Buradaki müşterilerin zararları bu kapsamda değerlendirilir mi? Yine binanın durumu ile ilgili. İşveren kendisinden beklenen özeni göstererek bu işyerini kurallara uyarak seçmişse deprem gibi olağanüstü hallerden sorumlu tutulmamalı” açıklamasını yaptı.
Tsunami deprem teminatı kapsamında değerlendirilir
Alesta Sigorta Ekspertiz Genel Müdürü Oktay Gülağacı, tsunami ile ilgili ise “Yatın içinde deprem teminatı var. Binalarda ve diğer kıymetlerde meydana gelen sel ve su baskını sigortalarında bu tsunami teminat dışı bırakıldığı için doğrudan deprem teminatın kapsamında değerlendirilir ve ödenecektir” açıklamasını yaptı. Beykent Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tekin Memiş ise konuyla ilgili şunları söyledi: “Tsunami bizde riziko olarak tanımlanmıyor. Bu tsunamiyi sel ve su baskını olarak değerlendirmek lazım. Ama doğrudan depremin etkisi ile olduğu için bütün hasarlar sigorta şirketi tarafından ödenmelidir. Depremin doğrudan doğruya sonucudur.”
“DASK 240 bin TL öder”
Kaan Şahin’in “Kredi kullanarak konut alan vatandaşlarımız var. DASK’ı olduğunu düşünelim. DASK 240 bin TL ödeme yapıyor. Metrekareye göre 150 bin TL rayiç bedel belirlenmiş. Vatandaş 400 bin TL kredi çekmiş. Bu durumda vatandaş ne yapacak” yönelttiği soruya Tekin Memiş, şu cevabı verdi: “Sigortalarda azami bir değer var. En nihayetinde o poliçedeki miktarı ödeyebilir. DASK 240 bin TL öder. Daha fazlasını ödemez. Bu birinci poliçelerdeki sigorta şirketinin tazminat ödemelerini sınırlayan bir kuraldır. İkinci hususta gerçek zarardır. Sigorta şirketinin tazminat ödemesini sınırlandıran diğer husus gerçek zarardır. Benim zararım 150 bin TL ise o kadardır. Gelelim kredinin yüksek olmasına. Kredi sözleşmesi ayrı bir sözleşmedir. Sigorta sözleşmesi farklıdır. Poliçe miktarında daha düşük miktarın olması kredi sözleşmesinin o miktara indirilmesini gerektirmez.”
Yayının tamamını izlemek için linke tıklayınız…