Zorunlu Trafik Sigortası ismi üstünde zorunlu. Neden zorunlu derseniz karşı araca zarar verdiğinde senin de bir güvencen olsun diye. Kesin olan bir şey varsa o da yaptırılması gerektiği. Fakat trafik sigortası büyük bir kara delik oluşturdu. Nedeni geçmişte yılda 6-7-9 kaza yapanı korumak için serbest piyasadan tavan fiyat uygulamasına geçildi. Bu yılda 9 kaza yapan araçlara; ‘sen kaza yapmaya devam et biz sizi bir havuzda toplayacağız.Sisteme verdiğiniz zararı da sigorta şirketleri arasında paylaştırırız” denildi.
Bugüne gelindiğinde ise enflasyon ortada. Dolardaki artış nedeniyle yedek parça fiyatlarındaki artış ve pandemi sonrası kaza oranlarındaki artış da ortada. Devletimiz sigorta şirketlerine; “Sana aylık enflasyon oranının dörtte biri kadar artışa izin veririm” dedi. Arada bir seyyanen artış getirmek zorunda kalsalarda ekonomik konjonktürdeki yıpranmaya, sektör prim artışları ile ne yazık ki yetişemedi. Bir de buna yasal boşlukları kullanarak bu işlerden nemalanmaya çalışan aracıları da eklersek sonuçta bu noktaya geldik.
Geldiğimiz durum; 1600 TL’ye satılması gereken poliçeyi sigorta şirketlerine 1000 TL’ye sat deniliyor. Özet olarak söylüyorum. Şirketler daha satarken yüzde 65 zarar etmek istemedikleri için ayak sürüyorlar. Acenteler müşterilerine poliçe kesemediği için arada kalıyor. Buna kızan sigortalılar diğer sigortalarını da iptal etmeye başladılar. SEDDK şirketleri kenara çekip, “Size 1600 TL’ye mal olsa da 10000 TL’ye poliçe kesin yoksa cezalandırırım” dedi. Sonra denetçi gönderip ayak sürüdüklerini tespit etmeye çalışıp ceza kesmeye hazırlanıyor. SEDDK’da arada kalıyor. Çünkü Devlet bunun peşinde ve şunu söylüyor: “20 milyon kişi mi önemli, yoksa 20 sigorta şirketi mi?”
Özeti bu iş polisiye önlemlerle, cezalarla çözülmez. Buna rasyonel bir çözüm bulunulmalı. Şirketler bu zararı öz kaynaklarından karşılamaya çalışıyor. Şirketlerde sermaye açıkları oluşmaya başladı. Bu parayı yerine koyacak gücü olmayan şirketler sistemden çıkacak. Bu da yetmeyecek sigortacılık sistemi büyük zarar görecek. Ne mi yapılmalı? Aylık artışlar TÜFE, TEFE‘ye bağlanılmalı, yılda 8-10 kaza yapanları korumaktan vazgeçilmeli, gerekirse Devletimiz bunu sübvanse etmeli. Ayrıca aynı ayarda ikame araç, aracımı çarptım değeri düştü sigorta şirketi bana para versin gibi bu dönem için lüks olan şeyler bir süreliğine dondurulmalı. İnsanlar kaza YAPMAMAYA teşvik edilmeli. Yoksa değil şirketler, acenteler ve bu işten nemalanan aracı kesim de bundan çok zarar görecek.
Posta Gazetesi/ 20 Haziran tarihli yazısından
Devlet primleri otomatik artırdığı halde sigorta şirketleri Son 5 yılda hiç zam yapmayarak hiç mi kabahatli değiller? (örneğin 7 basamak otomobilde geçen yıl tavan 950 TL iken 550 TL’na poliçe kesiyorduk)
Döviz 1 yılda %70, maaşlar %50 arttığına göre, ne oldu da maliyetler 4 e katlandı?
Hazine de doğal olarak bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu diyordur.
Halbuki, sektör 5 yılda devletle koordineli olarak primleri artımış olsaydı, primler 550 TL^dan 1650 TL’na değil, 950 TL’dan 1650 TL’na artmış olacak, kimse de isyan etmeyecekti.
Benzer durum kasko için de geçerli..
Ayrıca, siber çağda trafik sigortasının araca yapılması anlamını yitirmiştir. Trafik sigortası sürücü hatalarını üstlendiğine göre, poliçe de araca değil sürücüye yapılmalıdır.