23 Aralık 2024, Pazartesi
spot_img

Can Kantar: Sigortacılara bu nefret neden!

Sigorta denildiği zaman ortaya bir nefret çıkıyor adeta. Tüketici tarafına baktığınızda 10 kişiden 1-2 kişinin belki bir kötü izlenimi var ama izlenimi olmayanlar da duyduklarından dolayı nefretleri var. Sektör içine baktığımızda da neredeyse herkes birbirinden nefret ediyor. Belli etmeseler de arkalarından sürekli bir nefret söylemi yapılıyor.

Sektör dışına baktığımızda aklıma şu geliyor. 1970-80’li yıllarda hayat sigortaları ile ilgili kötü deneyimler bugüne kadar tüm nesillere sirayet etmiş gibi. Sigorta mantığı ve sistemi geçmiş yıllarda belki hatalar yapmış olabilir ama kanun yayınlandıktan sonra sigorta sektörüne bir çekidüzen verildiği rahatlıkla söylenebilir. Hâlâ eksiklerimiz yok mu? Elbet var. Tabii ki istisnalar olabilir ama sektörün geneli tüketicisine en iyi hizmeti vermek için çaba sarf ediyor. 100 tazminat talebinin yüzde 96’sı hemen karşılanıyor. Geri kalan yüzde 4’ü ise tahkime veya yargıya gidiyor. Tazminat talep edenlerin yüzde ikisi tazminat talebinden vazgeçiyor. Diğer yüzde iki ise karşılıklı anlaşılarak çözülüyor. Her gün milyon TL’ler ile her ay ve yıl milyarlarca TL tazminat ödeyen bir sektörü konuşuyoruz.

Ben önce tüketiciyim!

Dünyada sigorta suiistimalleri hızla artıyor. Ben de öncelikle tüketiciyim. Burada esasın kamu menfaatini sağlamak olduğunun altını çizmek gerekiyor. Fakat bunu yaparken de önüne gelen ne isterse o tazminatı alacak diye de bir dünya yok. Sigorta sistemi hasarı ince eleyip sık dokuyarak ödüyor. Suiistimalleri önlemek konusunda çabaları var. Çünkü şirketler alt katlarında para basmıyorlar. Ticari kuruluşlar, tabii ki kar etmek isteyecekler. Ama özel sigorta sistemini bir kamu uzantısı olarak görüp suiistimale başvuranların sayısı da az değil.

Kamuoyunda şöyle bir algı oluşuyor: “Sigorta sektörü yabancıların elinde, onlar kâr etmesin…” Yabancı şirketler tabiri kullanarak ben de yazılarımda bugüne kadar hataya düştüm. Sektörden bir yönetici arayıp uyardı ve şöyle söyledi: “Yabancı-yerli şirket diye bir kavram yok. Türkiye’de sigortacılık yapan şirketler aslında yabancı sermayeli bir Türk şirketidir. Çünkü kuruşuna kadar vergisini verir. Onbinlerce kişiyi çalıştırarak istihdama katkı sağlar.”

Fakat kuruşu kuruşuna vergisini veren bir sektör sigorta ama sürekli “Tu kaka…”

Sektörü kötüleme yarışı

Sektör dışından ise daha farklı bir nefret var. Örneğin saygın, sevilen bir sanatçı çıkıp, “Kimse Türkiye’de özel sağlık sigortası yaptırmasın” diyebiliyor. Ya da bir AVM’nin -3’üncü katında arabasını direğe çarpıp kaskosu olmadığı için “Bana araba çarpmış, sigorta şirketim hasarımı ödemiyor” diye buranın karayolu olduğunu iddia ederek TV’lerin ana haberlerinde sigorta şirketlerini şikâyet edebiliyor.

Gazeteci meslektaşlarıma sorumluluk düşüyor

Sigorta sektörü ile ilgili haber yapan meslektaşlarımı da eleştiriyorum çoğu zaman. “Yahu konu hakkında bilginiz olmayabilir. Tarafların görüşlerini alıp öyle haber yapın” diyorum. Aldığım cevap; “Biz mağdurun sesi olmaya çalışıyoruz.” Tamam da hakim bile karar verirken soruyor; “Son söylemek istediğiniz bir şey var mı?” diye. Bazı meslektaşlarımız bunu yapmıyor ne yazık ki! Kamuoyunda yanlış algı yaratarak sisteme zarar veriyorlar. Şimdi de okuyorum yanlış tanımlar içeren farklı anlamlar içeren haberler yapılabiliyor.

Gazeteciler için eğitim şart

Konu buraya gelmişken sigorta sektörünü takip etmek isteyen ekonomi gazetecisi arkadaşlara TSEV bir eğitim versin diyorum. Bunu TSB yetkilileri ile bir araya geldiğimizde zaman zaman dile getirdim. Şimdi ne kadar gerekli olduğunu görüyorum. Temel sigortacılık eğitimi yani. Çünkü sigortacılık spesifik bir konu. 20 yıldır sektörü takip ediyorum, benim de bilmediğim hâlâ çok konu var. Kamuoyunu aydınlatacak gazeteci meslektaşlarımı sektör olarak doğru bir eğitim ile bilgilendirebilirsek onların da kamuoyunu daha doğru bilgilendireceğini düşünüyorum.

Sigortacılar güven sağlamak için özel birimler kurup sorunların çözümünü en hızlı hale getiriyorlar. En son sağlık sigortalarında olduğu gibi pandemi kapsam dışı olmasına rağmen sisteme dâhil ettiler. Şu anda futbol, basketbol ve voleybol dahil birçok spor dalını ayakta tutan sponsorluklara imza atıyorlar. Gençlere destek oluyorlar, evcil hayvan dostlarımıza ve çevreye, doğanın korunmasına destek oluyorlar. Ama herkes onlara gıcık. Ağızlarınla kuş tutsalar yaranamıyorlar. Peki neden? Sektörün kanını emmeye çalışan aracılar ekmeklerinden olacaklar ya da sigorta şirketi kazada ön tamponu karşıladı ama evvelden oluşan kapının altındaki çiziğin onarımını kabul etmedi diye.

İçimizdeki İrlandılar!

Bir de sektörün içindeki İrlandalılar var. Bu sektörden ekmek yiyip yine bu sektöre ihanet etmek için fırsat kollayan tipler. Her fırsatta sektörü sigorta şirketlerini kötüleyip, sonra şirketlerden iş alma yarışına girenler. Yahu geçen yazılarımda yorumlarda gördüm, bu arkadaşların kanun maddelerini okumuşlukları bile yok. Ama kanun çıkmasın diyorlar. Yahu bu eleştirileri yapan arkadaşlar hala, “Sigortacılık Genel Müdürlüğü ve Ahmet Genç yine yaptı yapacağını” falan diyorlar.

İletişim olmadan olmaz

Her işin başı iletişim diyorum.. Geçmiş yazılarımda eleştirilerimin çoğu, sektördeki çeşitli kulvarlardaki iletişim eksiklikleriydi. Yoksa hepimiz aynı gemideyiz. Ama şöyle de demiyorum, “Hepimiz bir araya gelelim tüketicileri kazıklayalım” Arkadaş biz de tüketiciyiz sonuçta. Kimse inanmayacak belki ama ben bile sigorta sistemi ile ilgili mağduriyet yaşayabiliyorum. Konu sistemle ilgili tabii ki. Ama sistem, sektöre yapışan bu kenelerden kurtulduğunda, şirketler de, acenteler de, eksperler de, brokerler de önlerini çok daha rahat görebilecekler.

Önümüzdeki hafta kanunlaşması bekleniyor

Sigorta sektörü tazminatı hak edene tam ve eksiksiz vermek için bir düzenleme peşine düştü. Meclis’te Plan Bütçe Komisyonu’ndan tüm maddeleri geçti. Genel Kurul’da kanunlaşmadan önce son anda Hükümet yetkilileri trafik sigortaları ile ilgili maddeyi geri çektiler. Sektör şaşırdı. Komisyonda grupların desteği ile geçmiş neden kanunlaşmadan geri çekildi? Sonra öğrendik ki Adalet Komisyonu’nda tekrar görüşülmesi istenmiş. İskonto oranları ile ilgili bölüm ile ilgili Adalet Komisyonu’nda yeniden görüşülüp iskonto oranı düşürüldükten sonra aynı madde yeniden Meclis Genel Kurulu’na sevk edildi. Önümüzdeki hafta son anda tekrar bir aksaklık olmazsa kanunlaşması bekleniyor. Ama siyaset bu. TBMM’de vekillerimiz arasında avukat çok olduğundan sonuç ne olur bilemem.

Özetle sigorta sektörü aracılara mağdurun parasını kaptırtmamak için tazminatlara bir standart getirmeye çalışıyor. Tazminatı tam olarak ve mağdura ödemek istiyor. Aracılara da amiyane tabirle; kesilmek de istemiyor. Bu arada sigorta sektörünün bu tazminatları öderken araya aracılar haricinde ne kadar hatırlı kişilerin girdiğini de belirtmeliyim. Sigorta şirketlerine, “Bir akrabamın işletmesi ile ilgili oluşan tazminat konusunda yardımlarınızı rica ederim!” şeklinde yazılar bile gidiyor. Hatta bazı şirketlerde bu hatırlı kişilerin işlerini takip etmek için birim oluşturulduğu iddiaları da var. Bu tazminatları isterken iyi de iş sigortacılardan nemalanmak isteyenlerden kurtulmak isteyince mi sektör “Tu kaka” oluyor? Şimdilik bu kadar.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

SON EKLENEN HABERLER