Trafik sigortasında fiyatlar, devlet müdahalesi ile ortalama yüzde 35 seviyelerinde düştü. Son bir yıldaki yüzde 20’lere varan düşüşleri de eklerseniz yarı yarıya indi fiyatlar. Hazine ve mahkemeler trafik sigortasının her şeyini belirliyor, sigortacılara sadece ‘sermaye koy, öde’ deniliyor. Bunun bir örneği dünyada yok. ‘Et fiyatlarına müdahale ettim, artık etin kilosu 20 TL’ denilebiliyor mu? Yapılmaya çalışıldı, oldu mu? Ya da hükümetimiz bankalara ‘Bundan sonra konut kredilerine 0.15’ten 20 yıl vadeli kredi vereceksin’ diyebilir mi? Veya akaryakıt istasyonlarına ‘Benzini 3.35 TL’den satacaksın’ diyebilir mi? Tabii ki böyle istekler mümkün değil. Ama Hazine fiyatları, teminatları, acente komisyonlarını, araçlara takılacak parçaları SGK primini, trafik fonuna yatırılacak tutarı belirliyor, bedeni tazminatları da mahkemeler belirliyor. Sigorta şirketlerine de bu paralar için “sermaye koyun, ödeyin” deniliyor.
‘Trafik Poliçesi Sigorta Fonu’
Sigorta şirketleri de “Bunun fiyatı bu değil, zarar ediyoruz” diyor. Elinde hiçbir koz kalmadığı için şirketler bu fiyatlardan poliçe kesmemek için ayak sürüyorlar. Taksitleri kaldırdılar, sigortalılar da zor durumda kaldı. En az 5-6 bin acente ise bu süreçte kapanacak. 20 bin kişi işsiz kalacak. Böyle devam edecekse bunun için Hazine, DASK gibi bir havuz kuramaz mı? Ya da sigorta şirketlerinin işletme zararlarını karşılayan, bankalara sağlanan ‘Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’ benzeri bir reasürans koruma kalkanı oluşturamaz mı? Sigorta şirketlerinin zararı bu fondan karşılanır. Çünkü önümüzdeki 20 ay içerisinde sigorta şirketlerinin cebinden çıkacak, zarar edilecek tutarın 3 milyar TL’ye varacağı tahmin ediliyor. Yani şirketler bu kadar sermaye koymak zorunda kalacaklar. Neden yapsınlar? Onlar da bir ticari kuruluş, alt katlarında para basma makineleri yok. Nasıl tüketiciye bir zararı dokunmasın istiyorsak şirketlere de zararı dokunsun istemem. Bu şirketler hayır kurumu değil. Ben tüketici olarak nasıl bir buzdolabını 250 TL’ye almak istemiyorsam sigorta poliçesinde de mantık bu olmalı. 500 TL’ye sigorta yaptıracaksın, ama kaza yaptığında 5 bin TL’lik hasarın ödenecek. Bu insafsızlık. Yok ben kaza yapmıyorum deniliyorsa bunun da bir garantisi yok Allah korusun. Bu durum ne yazık ki popülist bir yaklaşımdan ortaya çıktı. Bugün biz ülkemizin geleceğini konuşuyoruz, ama trafik sigortası bizim cebimizi, sigorta şirketlerinin de sermayelerini ilgilendiriyor. Bunun hesabı yapılamaz mı? Veriler ortada bunu sigorta şirketlerinin aktüerleri olduğu gibi Hazine’nin de aktüerleri bir araya gelip hesaplayamazlar mıydı? Matematik ve aktüerya bir bilim değil mi? Buna neden itibar etmiyoruz da işi bakkal hesabı yapıyoruz anlamış değilim. Hani hakem sorunları yaşadığımız günlerde nasıl ki dışarıdan hakem getirmeyi konuşuyorsak, şimdi bu hesabı yapmak için yurt dışından aktüer mi getirmeliyiz? Haksızlık etmeyeyim, duyduğuma göre Hazine hesaplayarak bu indirimi yüzde 15- 18 seviyelerinde belirlemiş, ama siyasiler popülist bir yaklaşımla buna ‘yüzde 35 olsun’ demiş.
Hiç kimse mağdur olmasın
Şu anda yapılacak geriye dönük sigorta şirketlerinin bedeni tazminat yükümlülüklerini (yargıya intikal etmişlerin dışında) iki yıla indirmek kalıyor. Sigorta şirketleri bunun iptali için Danıştay’a dava açıp hakkını aramalı. Çünkü bu sürdürülebilir bir durum değil. Hem tüketiciyi hem de sigorta sektörünün zarar görmesini engelleyecek bir orta yol bulunmalı.