2024 yılı sektör şirketleri için güzel, kârlı bir seneydi. Bütün sektör şirketlerinin yöneticileri keyifli. Bizler de medya olarak sektör şirketlerinin bu mutluluğundan keyif alıyoruz. Hele hele 2024 yılında dövizdeki artışın enflasyonun altında seyir izlemesi özellikle sektörümüzde faaliyet gösteren global şirketlerin elini rahatlattı diyebiliriz. Buradaki kârlar dövize çevrildiğinde bu durum, global şirketlerin yöneticilerini mutlu etmişe benziyor.
“Çok çok çok kar ettik”
Ben ekonomi basınında yıllarca çalışan biri olarak takıldığım bir konudur bu. Finans sektöründeki şirketlerin yüksek kârlar açıklamaları, bu kârları medya ile ballandıra ballandıra paylaşmaları hep tuhafıma gitmiştir. Nedenine açıklık getireceğim elbet. Aslında bunun neden yapıldığını da anlamıyor değilim. Tabii ki finans sektöründeki yöneticilerin bu kârlılık rakamlarını açıklamaları bununla övünmeleri kadar doğal birşey olamaz. Bu yöneticiler bu kârlılıklarını açıklayarak bir üst görevler için sermayedarlarına göz kırpıyor olabilir, ya da şirketinde başarılı olmuş bir yönetici olarak o görevde uzun süre kalabilmelerini hedefliyor olabilirler. Bunları anlayış ile karşılıyorum. Yerdiğimi kimse düşünmesin, ama….
“Bu kadar çok kar ettilerse…”
Bu haberlerin medyada yer almadan da sermayedarlar bunu görüyor mutlaka! Belki diğer şirketlerden de görülsün isteniyor olabilir. Fakat bu medyada yer aldığında tüketici de, hizmet alan iş ortakları da görüyor. Tüketici, “Benden bu kadar para mı kazanmışlar”. Hâtta daha ileri gideyim. “Bizi amma da kazıklamışlar” denilebiliyor. Etrafımızdan çok duyuyoruz. Özellikle banka karları açıklandığında bizden kesilen kredi kartı aidatı, EFT ücretleri hatta faiz oranları ile bu kanıya varılıyor. Bizim sektör açısından bakıldığında ise poliçe fiyatlarındaki artışların bu şekilde yorumlanıyor olması çok normal. Kasko, sağlık, trafik sigortası fiyatları artınca üstüne yüksek kârlar ve oranlar açıklanınca sigorta poliçesi alanların da benzer düşüncelerin akıllarına gelmesi normal.
Sektörün kamuoyu ile paylaşacağı çok fazla konusu var aslında
Bizim sektör olarak aslında o kadar çok övünülecek haberlerimiz var ki kamuoyu ile paylaşacak. Biz sigorta yaptıran bu güvenceye kavuşan sigortalıların mağduriyetlerini engelliyoruz ki. Bunların medya ile paylaşılması çok daha önemli ve sigortalılık oranının artırılmasına katkı sağlayacağını düşünüyorum. Geçmişte “İyi ki sigortalıyım” dizimize Türkiye Sigorta Birliği sponsor olmuştu. Bunun benzerlerinin ulusal TV kanallarında yapılması gerekiyor. 2008 yılında benim hazırladığım “Hayatımız Sigortalı” programı içerisinde yer alan bu tür memnuniyet içeriklerinin yer aldığı program TRT’de yayımlanmıştı. Çok da ilgi görmüştü, sigortalı olması nedeniyle eski bağlığına kavuşan bir kişinin röportajının yer aldığı program sonrası TRT Ulus stüdyolarının telefonları kilitlenmişti. Gelen telefonlarda “Sigorta yaptırana kadar, başımıza bir şey geldiğinde sigortacılar tazminat ödememek için bin dereden su getirirler” bu örnekte görülen şirketin adı nedir ?” diye sordu izleyenler.
Bu iletişimi yaparken elbet “X şirket olarak, şu kişi ve kuruma şu kadar tazminat ödedik” diye bir iletişimden bahsetmiyorum. Burada bir hikaye işlenerek sigortalısı, eksperi, acentesi ve hatta sigorta şirketinin ismi bile en sonlara yazılarak bu iletişim yapılabilir. Biz geçmişte böyle yaptık ve çok olumlu geri dönüşler aldık.
Sektör şirketleri mağduriyet önlüyor bu yetmez mi?
Geçtiğimiz aylarda İstanbul’da çok büyük bir yangın oldu. Ardından hızlı bir ekspertiz yapılmış. Hatta, itfaiye raporu bile çıkmadan sigorta şirketi çat diye ödemenin bir kısmını sigortalının hesabına geçmiş. Ekspertizin hızlı yapılması, sigortalının iyi niyetli yaklaşımı ve sigorta şirketinin hemen ödeme yapması elbet çok önemli. Şimdi bunun haberleştirilmesi gerekir dediğimde şirketin yöneticisi “Biz bu tür konularda sigortalının öncü olmasını bekliyoruz” dedi. Haklı elbet ama bunlardan bizi sizlerin haberdar etmeniz gerekiyor, gerisini bize bırakın. Bunu konuştuğum sırada şirketin PR şirketinin yetkilisi de hemen araya girerek, “Biz ödediğimiz tazminat ile reklam yapmamalıyız, bizim işimiz tazminatı ödemek bundan bir pr çalışması olmaz” dediğinde… Ben anladım ki, bu benim yapmak istediğim şey sektör şirketlerince de bu şirketlere hizmet veren PR şirketlerince de pek kavranamamış. Bence elbet sigorta şirketlerinin önceliği, sigortalının mağduriyetinin hızlıca giderilmesi. Ama bence bir o kadar önemli olan diğer tarafı, önleyici sigortalılık ve sigorta bilincinin artırılmasına yönelik PR yapılması. Çünkü böyle bir iletişim yönteminde yangının neden çıktığından tut, poliçenin doğru yapılması ve sonuçlanması konusundaki görüşler birçok sigortalının veya sigorta yaptırmak isteyenlere yol gösterici nitelikte olacaktır.
Özgür Bey’e teşekkür ederiz; Referans Sigorta’ya da “Hoş geldin”
Bu ay kapağımızda yer alan TSB Genel Sekreteri Özgür Obalı‘ya teşekkür ederim. Alp Süer arkadaşımız da röportajı güzel toparlamış. Geçtiğimiz ayın bir önemli gelişmesi de Generali Sigorta’yı satın alan Kiler Holding’in şirketin yeni isim lansmanıydı. Referans Sigorta’ya “Hoş geldin” diyoruz. Genel Müdürü Oğuz Karahançer‘e de başarılar diliyorum. Oğuz Bey değişik bir yönetici, değişik bir iş yapış anlayışı vardır. Geçmiş görevlerindeki başarıları da ortada. Sektöre Referans ile yeni bir soluk getireceğine inanıyorum. Kendisine başarılar diliyorum. Tekrar hayırlı olsun. Ramazan ayının tüm İslam alemine de hayırlı olmasını diliyorum.


