Allianz Trade tarafından hazırlanan Afrika Raporu’nda bölge ekonomisinin tüm olumsuz makro-finansal koşullar karşısında beklentilerin ötesinde dayanıklılık gösterdiğine dikkat çekilerek Afrika’nın 2000-2010 dönemindeki büyüme ivmesini yeniden yakalaması halinde GSYH’sinin 2030 yılına kadar 1,7 trilyon dolarlık artışla 4,6 trilyon dolara ulaşabileceği belirtildi.
Allianz Trade son dönemde ihracat yapılabilecek yeni pazarlar arasında dikkat çeken Afrika’yı mercek altına aldı. Afrika’ya projeksiyon tutan raporda, Afrika’nın diğer bölgelere kıyasla daha istikrarlı bir büyüme patikasına sahip olduğu belirtilirken ülkenin bu yönüyle olumlu ticari beklentiler yaratarak yatırımcıları cezbetme, pazarlarını genişletme ve iş ortamını iyileştirme fırsatları yakaladığı da ifade edildi. Raporda, ayrıca bölgenin 2000-2010 dönemindeki büyüme ivmesini yeniden yakalaması halinde GSYH’nin 2030 yılına kadar 1,7 trilyon dolarlık artışla 4,6 trilyon dolara ulaşacağına da dikkat çekildi.
Büyümeyi destekleyen faktörlerde değişiklik olmadığı için 2024-2025 yıllarında Afrika’da büyümenin hızlanmasının öngörüldüğü raporda, Afrika’da büyüme oynaklığının diğer bölgelere kıyasla daha düşük olduğu ve bu durumun yatırımcı penetrasyonu, pazar genişlemesi ve genel iş duyarlılığı üzerinde olumlu etkilere sahip olduğu belirtiliyor. Kıta’da 2017-2022 yılları arasında yapılan yurtiçi gayrisafi yatırımların GSYH’ye oranı ortalama yüzde 24,5 ile dünyanın diğer bölgelerine göre Çin hariç en yüksek seviyede. 10 yıllık GSYH oynaklığı da küresel olarak yine Çin hariç en düşük seviyede. Rapordaki bilgilere göre zaten Afrikalı şirketlerin ölçeklerinin büyümeye devam ettiği de görülüyor ve cirosu 1 milyar doları aşan firma sayısı yaklaşık 350. Bu durum elverişli bir iş ortamına ve endüstriyel sinerji potansiyeline işaret ediyor. Ayrıca rapora göre, bölgenin zengin doğal kaynakları ve genç, dinamik işgücü hem yerli hem de uluslararası yatırımcılar açısından bölgeyi çekici kılan diğer unsurlar arasında yer alıyor.
Afrika’nın, uzun süreli siyasi huzursuzluk, ekonomik faaliyetleri duraklatan olaylar ve zorlu finansman koşulları yaşamasına rağmen tüm bunlara karşı dayanıklılık ve adaptif uyum kabiliyeti geliştiren bir bölge olduğu belirtilen raporda, ülkenin bu başarısıyla, büyümeye destek veren unsurları olumsuz yönde etkileyen bir gelişme öngörülmediği için 2024-2025 yıllarında büyümesinin hızlanabileceği kaydedildi. Rapora göre gelecek dönemde Afrika genelinde kritik yatırım ve likidite koşullarının iyileştirilmesi, asimetrik emtia fiyat şokunun neden olduğu ödeme dengesizliklerinin giderilmesi ve periyodik para birimi devalüasyonlarının üstesinden gelinmesi de bölge için hayati önem taşıyor.
2024-2025 yıllarında hızlı büyüme bekleniyor ticari kredi kullanımındaki artış 65 milyar dolarlık ek likidite sağlayacak
Raporda, Afrika Kıtasal Serbest Ticaret Bölgesi’nin etkin bir şekilde hayata geçirilmesinin, 2035 yılına kadar üye ülkelerin gelirlerinde ortalama yüzde 7’lik artış sağlayacağına değiniliyor belirtilen raporda, artan güven ve ticari kredi kullanımının, 65 milyar dolarlık; bir diğer deyişle Afrika GSYH’sinin yüzde 2’si kadar ek bir likidite sağlayacağı ve bunun da reel ekonomiye yeniden yatırım yapma fırsatları doğuracağı ifade ediliyor. Yasal çerçevelerin güçlendirilmesi, finansal ve teknolojik altyapının derinleştirilmesinin, doğrudan yabancı yatırımların bölgeye çekilmesi de ekonomik büyümenin önünü açması açısından önem taşıyan unsular olarak raporda yer alıyor. Bunun sadece ülkelerin mali durumlarını iyileştirmekle kalmayacağı, aynı zamanda yerli ve yabancı yatırımcılar için daha faydalı olacak verimli ve kapsayıcı bir finansal sistemin de gelişmesini sağlayacağına da vurgu yapılıyor.
Sigortacılar finansal olanakların kıtaya çekilmesinde önemli role sahip
Karmaşık coğrafi stratejik zorluklar karşısında yatırımcılar, sigortacılar ve emeklilik fonlarının, Afrika’nın ekonomik kalkınmasını sonraki aşamalara taşıyacak finansal olanakları kıtaya çekme konusunda hayati bir role sahip olduğu aktarılan raporda, “özel sigorta sektörünün gelişmesi kamunun sosyal güvenlik açısından yetersiz kaldığı noktalarda destek sağlamanın yanı sıra “Afrika priminin” azalmasına da olanak vererek altyapı yatırımları için elverişli bir ortam oluşturacak” ifadelerine de yer veriliyor.
