Hayatımız Sigortalı Dergisi’nin ilgiyle okunan köşelerinden Kontra Sigortacı’da acenteleri yakından ilgilendiren bir konu kaleme alınmış. Derginin Eylül sayısında “Acenteler aracılık yapmaktan umudu kesiyorlar galiba” başlığıyla yayınlanan yazı şöyle…
Merhaba değerli okuyucularımız…
En son geçtiğimiz şubat ayında, “Herkes kendi işine baksa keşke” başlığıyla, sigorta şirketi kurma girişiminde bulunan acentelerden bahsetmiştik. Aradan geçen 8 ayda henüz şirket ruhsat almadı, duyduğumuza göre ortaklık yapısı ve üst yönetim artık belirlenmeye yakın. Ancak arada köprünün altından da çok sular aktı. SEDDK kuruldu, bürokraside de önemli değişimler oluyor. Dahası da asıl işi sigortacılık olmayan bazı işletmelerin ürün bağlantılı sigorta satmalarına izin verildi ve daha önemlisi Bakanlık bu düzenlemeyi medya üzerinden savundu. Yani, acentelerimizin işi bir tık daha zorlaştı. O zaman, bu yazımızda acente ve sigorta aracılığı işine biraz daha ‘felsefi’ bakalım ve buradan sigortada aracılık işinin geleceğine bir göz atalım.
Türkiye’de sigorta alınmaz, satılır
Öncelikle birinci tespit: “Türkiye’de sigorta alınmaz, sigorta satılır”. Yani sigortacılık bankacılığa da diğer perakende işlerine de benzemez. O yüzden direkt sigortacılık işine biraz daha var, tam bu yüzden de aracılık müessesesi hala çok önemli. Devam edelim, Sigortayı kimler satar? Banka, acente, broker. Peki, kim hangi müşteriye satar? Banka, kredi müşterisine (yani kredi borcu olana), Broker genellikle kurumsal müşteriye, acente ise kalan tüm müşterilere sigorta satar.
Ama tespiti tekrarlayalım, sigorta alınmaz, satılır. Bugün prim teşviği (TARSİM), kredi bağlantısı (hayat, kasko, konut ve ticari) ve zorunluluk (Trafik ve DASK) baskısını kaldırın, şu an ki penetrasyonun 5’te biri ancak yakalanır. Demek ki satış kanalının dışında hukuki veya ekonomik zorunluluk da sigorta satışında çok önemli demektir. Peki, bir tüketici sigortayı (yukarıdaki hukuki ve ekonomik zorunluluklar hariç) niye bir aracı üzerinden satın alır? İki sebepten; en ucuz fiyata ulaşmak ve hasar desteği almak için. Günümüzde bu hizmetleri en iyi acenteler verebildiği için hâlâ üretimde birinci sıradalar. Ancak, bu pay her yıl azalıyor çünkü bir yandan bankalara borçlu müşteri sayısı artıyor, bir yandan da direkt sigortacılığın payı… Broker payı ise ayrı bir yazı konusu, şimdilik karıştırmayalım.
Zurnanın zırt dediği yer de burası. Tüketiciler en ucuz fiyatı ve hasar hizmetini tek başlarına dijital ortamdan almaya ve bu dijital ortama alışmaya devam ettikçe, acentelerin payı maalesef azalmaya devam edecek. Pandemi süreci de dijital ortama gidişi hızlandıran ekstra bir faktör oldu bu yıl. Yani tüketici, fiyat ve hasar hizmetini dijitalden almaya alıştıkça ve bankalara daha fazla borçlanmaya devam ettikçe, acentelerin toplamdan aldığı pay azalacak gibi görünüyor.
Bunu gören acenteler de aracılıktan umudu kesip sigortacılık yapmaya hazırlanıyor…. Bu aylık da bu kadar. Kalın sağlıcakla…
Dijitalleşmeyi bir kenara bırakmak gerekir. Yazdıklarınızda haklılık payınız yüksek olmasına karşın ülkemizde sigortacılık sektörünün en büyük sorunu klavye bile kullanmasını bilmeyen lisanssız sigortacılık yapanlardır. Sigortayı almak yerine satmak cümlesi buraya cuk oturmakta. Sigorta bir gereklilik. Bunun farkında olmayan ve sadece ticaretini yapıp aç gözlülük ile para kazanmaya çalışan “sigortacı görünümlü tacirler” yüzünden sektör bu durumda. Hasar durumda yardımcı olamayan, yanlış ve ya eksik düzenlenen poliçeler yüzünden ödenmeyen hasarlar vb. Müşteri sektöre güvenmemekte çok haklı. Bu yüzdendir ki zorunlu sigortalar büyük bir çoğunluk 🙂