Yatırım fonlarının beş temel ilke üzerine inşa edildiğini söyleyen Uzman ve Hayatımız Sigortalı Dergisi Yazarı Murat Geylani Aktaş, bu ilkelerden ‘inançlı mülkiyet esası’nı tanımladı. Aktaş, inançlı mülkiyet esasının fon yatırımcılarını koruyan yönlerini de açıkladı.
Yatırım fonlarının beş temel ilke üzerine inşa edildiğini söyleyen Uzman ve Hayatımız Sigortalı Dergisi Yazarı Murat Geylani Aktaş, bunları menkul kıymet portföyü işletme, riskin dağıtılması, profesyonel yönetim, malvarlığının korunması ve inançlı mülkiyet olarak sıraladı. Yatırım fonlarının ilkelerinden birisi olan ‘inançlı mülkiyet esası’nı tanımlayan Aktaş, bu kavramın yatırım fonlarının tüzel kişiliğe haiz olmayışı nedeniyle kabul edilmiş bir sahiplik müessesesi olduğunu belirtti. İnançlı mülkiyet esasının fon yatırımcılarını koruyan yönlerini de açıklayan Aktaş’ın Sigortalı Dergisi’ndeki yazısı şöyle:
“Yatırım fonu kavramı, ülkemizde ilk defa 1986 yılında ‘Menkul Kıymet Yatırım Fonları Katılma Belgelerinin İhracına ve Halka Arzına Dair Esaslar Tebliği’ ile yasalara girmiş oldu. 1987 yılında da ilk yatırım fonunun halka arzı yapıldı. Yurt dışında çok uzun yıllardır özellikle emeklilik fonları ile bilinen menkul kıymet yatırım fonları, yatırımcı açısından portföy çeşitlendirmesine olanak veren ve alım satım kolaylığı sağlayan bir yatırım enstrümanı olarak ilk başlarda heyecan yarattı. Ancak zaman içerisinde likit fonlar büyüyüp gelişirken diğer yatırım fonları istenen büyüklüğe erişemedi. 2013 yılında Bireysel Emeklilik Sistemi’ne (BES) devlet katkısının getirilmesiyle bireysel emeklilik fonlarına olan talep arttı ve bireysel emeklilik yatırım fonlarının büyüklüğü 30 milyar TL sınırına dayandı. BES dışındaki yatırım fonları da toplama dâhil edildiğinde yaklaşık 65 milyarlık bir yatırım fonu büyüklüğünden bahsetmek mümkün.
Beş temel ilkeden biri
Yatırım fonları, beş temel ilke üzerine inşa edilmiştir. Bunlar menkul kıymet portföyü işletme, riskin dağıtılması, profesyonel yönetim, malvarlığının korunması ve inançlı mülkiyettir. Yatırım fonlarının ilkelerinden birisi olan ‘inançlı mülkiyet esası’ nedir? Bu kavramı daha önce hiç duymuş muydunuz?
Bireysel emeklilik fonları, menkul kıymet yatırım fonları ve borsa yatırım fonlarının kuruluş ilkelerinden birisi olan ‘inançlı mülkiyet esası’dır. Sermaye ve para piyasalarında kim, kime, hangi nedenle inanır? Tüzel kişiliği olmayan bu finansal yatırım enstrümanlarında, yatırımcıların haklarını üçüncü şahıslara karşı kim koruyacak, portföyün yönetimini kim yapacak? Diğer taraftan yatırım fonlarını kimler kuracak? İnançlı mülkiyet kavramı, yatırım fonlarının tüzel kişiliğe haiz olmayışı nedeniyle kabul edilmiş bir sahiplik müessesesidir. Tüzel kişiliğe sahip olmayan fonun mal varlıklarının ve yatırımcılarının haklarının korunması konusunda Sermaye Piyasası Kanunu gereken düzenlemeleri yapmış ve kötü niyetli üçüncü şahıslara karşı önlemlerini aldı. Bunlardan birincisi fon kurabilecek kurumlar kanunla belirlendi. Sermaye Piyasası Kanunu’na göre yatırım fonlarının emanet edilebileceği, yani yatırım fonu kurabilecek kurumlar bankalar, aracı kurumlar, sigorta şirketleri ve emekli ve yardım sandıkları şeklinde karşımıza çıkıyor. Tüzel kişiliğe haiz olmayan ancak pek çok tasarruf sahibinin bir araya gelerek oluşturduğu bir portföye sahip olan bu kurumlar bir nevi emanet sistemiyle hayata geçer. Fakat böylesi değerli bir portföye ve yatırımcılara sahip bir kurumun emanet edileceği kurumların da güvenilir ve finansal açıdan güçlü kurumlar olması gerekir.
Portföy yönetiminde profesyonellik
Sermaye Piyasası Kurulu ikinci olarak portföyün yönetilmesi konusunu da kanunla düzenlemiş ve portföyün yönetiminin profesyoneller tarafından gerçekleştirilmesini zorunlu tutar. Fon kurucuları portföy yönetim şirketleriyle sözleşme imzalayarak portföyün en iyi şekilde yönetilmesi konusunda gereken çabayı göstermek zorundadırlar.
Üçüncü olarak da yasal düzenleme ile kurucu ve yatırım fonu mal varlığı ayrı tutulur. İnançlı mülkiyet esasının fon yatırımcılarını koruyan en önemli tarafı, yatırımcılar tarafından fon kurucusuna emanet edilen fon mal varlıklarının, kurucunun borçları nedeniyle haczedilemeyişi ve rehin edilemeyişidir. Olası suistimallere karşı kanun koyucu fon mal varlıklarının kurucunun mal varlığından ayrı olarak, takas ve saklama bankasında tutulmasını zorunlu kılıyor. Kurucunun sahip olduğu her bir yatırım fonu için takas ve saklama bankasında ayrı bir hesap açılır. Kurucu fonların biri lehine, diğeri aleyhine sonuç doğuracak iş ve işlemlerde bulunamaz. Yatırım fonu mal varlığı aslında fon portföyüne katılma payı aracılığıyla yatırım yapan tasarruf sahiplerinindir. Ancak fonun tüzel kişiliğinin olmayışı tasarruf sahiplerinin fon portföyü konusunda birlikte hareket etmelerini engeller. Fon içtüzüğü fona yatırım yapan tasarruf sahipleri ile fon kurucusu arasında bir sözleşme niteliği taşır. Fonun katılma paylarının alım-satımı, fon portföyünün hangi esaslara göre yönetileceği, fon kurulunun görevlerinin neler olduğu, fon portföyünden yapılabilecek harcamalar ve fon portföyünün nasıl değerlendirileceği konusu fon içtüzüğünde yer alır.”